Tokat
TOKAT TARİHİ YERLER
Zile – Maşathöyük
Zile ilçesi Yalınyazı köyünde yer alan Maşathöyük Ören yerinde 1973 – 1984 yılları arasında yapılan kazılar sonucunda, Tokat tarihine ışık tutabilecek çok önemli eserler ortaya çıkarılmıştır. Bu eserlerin en önemlisi de Hitit Çivi yazısı ile yazılmış tabletlerdir. Kazılar sonucu ortaya çıkarılan bu eserler Tokat müzesinde teşhir edilmektedir. Maşat Höyük’de MÖ 3.000 de eski Tunç Çağı MÖ 2.000 de Hitit Çağı MÖ 1.000 de Frig (Demir) Çağı yaşayan 3 dönem mevcuttur. Maşat Höyükte Boğazköy Hattuşaş Hitit İmparatorluğuna bağlı bir uç Beyinin Sarayı bulunmuştur.
Ayrıca, şehrin taşla döşenmiş oldukça geniş caddeleri ortaya çıkartılmıştır. Bunun yanında Türkiye’nin hiçbir yerinde şimdiye kadar rastlanmamış olan Sarayların ısıtılması için kullanılan pişmiş topraktan yapılmış bir maltız da burada ortaya çıkartılmıştır. Kazılar sonucu ortaya çıkartılan en önemeli eserler bu sarayda kullanılan malzemeleredir. Pişmiş topraktan yapılan kaplar, ritonlar (Dini kaplar), çeşitli mühürler bulunmaktadır.
Erbaa – Horoztepe
İlçe merkezinin güneydoğusunda imbat deresi mevkiinde yer alan Horoz Tepe’de MÖ 2000 – 600 yıllarında irili ufaklı birçok yerleşim alanı bulunmaktadır.
Horoz Tepe’de MÖ 3000 yılına ait bir mezar ortaya çıkartılmıştır. Bu mezarlıkta bulunan madeni ve altın süs eşyaların yanı sıra, altın ve bronzdan yapılmış çocuğunu emziren kadın heykelciği, halen Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde teşhir edilmektedir.
Sulusaray – Sebastopolis Antik Kenti
İlçe merkezinde yer alan Antik kent tarihi ilk Tunç Çağında başlayan büyük bir höyük üzerine kurulmuştur. Bazı kaynaklarda MÖ 1.yy’da kurulmuş olduğu kaydedilmektedir. Roma İmparatoru Traianus zamanında (MS 98 – 117) Pontus Galaticus’la, Polemoniacus Eyaletlerinden ayrılarak Kapadokia eyaletine dahil edilmiştir. Sebastapolis kelime olarak Latincedir, (Sebasto; büyük, ulu, azametli, polis; şehir) “Büyük azametli şehir” denmektedir. 1987 yılında Tokat Müze Müdürlüğünce yapılan kurtarma ve sondaj kazıları sonucunda elde edilen verilerle, daha önce ortaya çıkmış bulunan mimari parçalar değerlendirildiğinde kentin, Helenistik, Roma ve Bizans Dönemlerinde önemli bir yerleşim alanı olduğu anlaşılmaktadır. Comana Pontica’da yapılan yüzey araştırmaları sonucu ele geçen buluntular Sebastapolis buluntuları ile büyük benzerlikler göstermektedir. Bu da söz konusu 2 şehrin aralarında yakı ilişkiler bulunan çağdaş 2 yerleşim alanı olduklarını ortaya koymaktadır.
Ayrıca Sulusaray’ın yaklaşık 3 km güneyindeki Ilıca köyü yakınlarındaki Asklepion olması muhtemel, tabanı mozaiklerle kaplı bir yapı açığa çıkarılmıştır. Roma Dönemi’nde önemli ticaret yolları üzerinde bulunan Sebastapolis antik kentinin çok küçük bir bölümü açığa çıkarılabilmiştir.
Artova Yeraltı Yerleşimi
Artova ilçesine bağlı Boyunpınar köyünün 500 m kuzeyindeki Özündürük mevkiinde ana kaya blokuna oyularak yapılmıştır. Erken Hıristiyanlık dönemine ait bu yeraltı yerleşimi 1995 yılında Tokat Müzesi tarafından yapılan temizlik kazısı ile açılmış ve hizmete sunulmuştur. Bu yeraltı yerleşimi üç koridorlu ve üç katlı olup, salonlar, küçük odalar ve küçük bir tapınaktan oluşmaktadır.
Gümenek – Comana Pontika Antik Kenti
Tokat’ın Helenistik, Roma ve Bizans Dönemindeki yerleşim merkezidir. Roma, antik yol ağı üzerinde bulunan Comana Pontica'nın Roma ve özellikle Bizans dönemlerinde çok önemli bir yerleşim alanı olduğu bilinmekte olup, Strabon, Comana’yı önemli bir ticaret merkezi olarak tarif eder.
2004 yılında başlayan yüzey araştırmaları sırasında, Erken Tunç Çağı’ndan Osmanlı Dönemi’ne uzanan birçok küçük yerleşim tespit edilmiştir. 2009 yılında kazı çalışmaları başlatılmış, Hamam Tepe’nin en son kullanım evresini temsil eden Geç Bizans / Selçuklu Dönemi’ne ait işlikler ve yerleşimi çevreleyen sur duvarları ve anıtsal boyutta altıgen bir havuz yapısı ortaya çıkarılmıştır. Kazı çalışmalarının önümüzdeki yıllarda genişleyerek devam etmesi ve Hellenistik Dönem Mitridat Krallığı dönemine kadar ulaşması beklenmektedir. Kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
KALELER
Tokat Kalesi: MÖ 30 – MS 395 Roma döneminde yol güvenliği için kurulmuş olan Kale, yaklaşık 500 yıl Bizans egemenliğinde kalmıştır. İlk defa 1074 yılında Danişmend Melik Ahmet Gazi tarafından fethedilen Kale kısa aralıklarla el değiştirmiş olup sırasıyla Danişmentli, Selçuklu, İlhanlı, Eratna, Kadı Burhanettin ve Osmanlı Devleti’nin egemenliğine geçmiştir. Dik ve sarp kayalar üzerine kurulu Kale, doğal bir hisar durumundadır. Osmanlı Devleti zamanında “Çardak–ı Bedevi“ denilen zindanı başta Bizans İmparatoru A. Diogenis olmak üzere birçok ünlünün tutsak yeri olmuştur.
Osmanlılara yenik düşen Eflak (Romanya) krallığı prensi olan III. Vlad, (Korku filmlerinin efsanevi kahramanı diğer adıyla Kazıklı Voyvoda, yani Drakula) zamanında kardeşi ile birlikte önce Kütahya Eğrigöz Kalesi’nde, daha sonra Tokat Kalesi’nde gözetim altında tutulmuştur. Daha sonra da Edirne’ye şehzade Mehmet’in (Fatih Sultan Mehmet) yanına gönderilmiş, belli bir süre eğitim alması sağlanmıştır.
Kale’nin güney batısında çok eski çağlardan kalma bir Kaya Mezarı oyulmuştur. Mezarın ağzında bir kolon ve biri büyük iki hücre bulunmaktadır. Ayrıca 362 basamaklı bir merdiven ile Kale’nin dibine inilebilmektedir. Günümüzde bu merdiven yolunun büyük bir kısmı açılmış durumdadır.
Niksar Kalesi: Niksar İlçe merkezinde, Çanakçı Çayının oluşturduğu vadinin kuzeyindeki tepede yer alan Niksar kalesi, ilk defa Roma döneminde kurulmuş, Bizans döneminde büyütülmüş, İslami çağlarda da tahkim edilmiştir. İlçe merkezine hakim konumundaki Türkiye’nin 2. Büyük kalesinde; medrese, iki hamam, iki mescit, kilise ve hapishane kalıntıları bulunmaktadır.
Turhal Kalesi: Amasya ve Tokat arasında önemli bir kale olan TALAUTRA (Turhal)’nın kuruluş tarihi bilinmemektedir. Sarp kayalar üzerinde kurulmuş olan kalenin yer altı geçişleri de mevcuttur.
Zile Kalesi: Zile ilçe merkezinde yer alan Zile Kalesi antik çağlarda kurulmuş, bir höyüğün üzerine inşa edilmiş akropol özelliğine sahip, Roma Kalesidir. İlçe merkezinin tam ortasında bulunması nedeniyle şehrin her yerinden görülebilmektedir. Kale içerisinde işlevini yitirmiş saat kulesi ile diğer kalıntıları görebilmek mümkündür. Ayrıca kalenin su sarnıcı Belediye tarafından açılarak, orijinal durumuna getirilmiştir. Kalenin Kuzey–doğusundaki kayalıklara oyulmuş Roma Dönemi’ne ait küçük bir tiyatro da yer almaktadır. Ünlü Kumandan J. Sezar’ın yaptığı savaş sonucunda söylediği ve “Veni Vidi Vici” (Geldim Gördüm Yendim) sözünün Zile kalesinde söylendiği rivayet olunmaktadır. MÖ 47’de Zile önlerinde yapılan üçüncü savaşı kazanan imparator Jül Sezar, bu sevincini “Veni-Vidi-Vici” yani “Geldim-Gördüm-Yendim” sözleriyle Roma’ya müjdelemiştir.
CAMİLER
Tokat Yeşilırmak vadisinde bulunmanın verdiği avantajla tarih boyunca önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde çok sayıda cami yaptırılmıştır. Bu camilerde taş ve ağaç işçiliğinin güzel örneklerini bulmak mümkündür.
Tokat Garipler Camii: Tokat Fatihi Melik Danişmend Gazi tarafından 11. yy’ın son çeyreğinde (1080 – 1090) inşa ettirildiği bilinmektedir. Tokat il merkezi Pazarcık Mahallesi'nde bulunan Garipler Camii, minaresinde yer alan yeşil sırlı tuğlalardan dolayı halk arasında Yeşil Minareli Cami olarak bilinir. 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra bütün Anadolu’daki en eski camidir. Buhara yakınlarında 1040 tarihinde Karahanlılar tarafından yapılan Degaron Cami ile aynı plan tipine sahiptir. 2008 yılında onarılmıştır.
Tokat Ulu Camii: İlk olarak Danişmentliler döneminde 12. yy’da yapılmış, 1679 yılında Avcı Mehmed zamanında tamamen yenilenmiştir. Dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiştir. Doğu ve batı yönünde iki adet son cemaat yeri bulunmaktadır. Bu özelliği ile Anadolu’da tektir. Her iki tarafta da devşirme sütun ve sütun başlıkları kullanılmıştır. Güneydoğu köşesindeki taşa oyulmuş, kuş evi Anadolu’da nadir olarak görülür. Caminin harimi ahşap tavan ile örtülmüştür. Tavana kırmızı ve yeşil renklerin hakim olduğu fonlar arasında yalancı kündekâri tekniğiyle yapılmış kare tavan göbeğinin üzeri altın yaldız ve kalem işi bitkisel bezemelerle süslenmiştir. Ahşap tavanı taşıyan ayak ve kemerlerin üzeri dönemin süsleme özelliklerine uygun olarak Rumi motifli kalem işleriyle süslenmiştir.
Tokat Ali Paşa Camii: Ali Paşa Bosnalı olup, Enderun'dan yetişmiştir. II. Bayezid’in kızı, Selçuk Sultan’ın kızından torunu olan Fatma Sultan ile evlenmiştir. Çeşitli saray ağalıklarında bulunduktan sonra, Erzurum (3 defa), Karaman, Bağdat, Sivas, Anadolu Beylerbeyliklerinde görev yapmıştır. Ali Paşa Erzurum Beylerbeyi iken Hicri 10 Safer 980 (2 Haziran 1572) tarihinde hastalanarak vefat etmiştir. Temerrüd Ali Paşa, Erzurum Beylerbeyi olduğu sırada Sivas Defterdarı oğlu Mustafa Bey’in vefat etmesi üzerine Tokat’ta bir türbe ve yanına bir cami yapılmasını istemiştir. Caminin bitmesine yakın Ali Paşa’nın vefat etmesi üzerine ortaya çıkan maddi sorunlar sebebiyle, (doğu ve batı tarafındaki duvar kalıntılarından anlaşıldığı üzere) son cemaat yerinin dıştan ikinci bir kademe ile kapatılması planlandığı halde bundan vazgeçilmiştir. Ayrıca aynı sebeple avluya dönemin imkânlarına göre daha mütevazı olan ahşap şadırvan yapılmış bu sebeple Tokat XVI. yüzyıldan günümüze orijinal süslemeleri ile ulaşan tek ahşap şadırvana sahip bir yer olmuştur. Kare gövde üzerine sekizgen bir kasnak üzerine oturan 11,50 cm çapındaki kubbesi ikisi kıble duvarına gömülü sekiz adet ayak ile taşınmaktadır. Kıble duvarı dışında taşıyıcı ayakların arası birer eyvan gibi düzenlenerek bu alanlar cami harimine kazandırılmıştır.
Tokat Mahmutpaşa Camii: Mahmut Paşa Mahallesi'nde yer alan Cami’nin kitabesi bulunmamaktadır. Camiye adını veren Mahmut Paşa ismine dayanarak yapı 17.yy’a tarihlenmektedir. Tarihte Tokat'ta yaşamış iki Mahmut Paşa'dan söz edilmektedir. Biri; Halep Beylerbeyliği de yapan ve 1616 yılında ölen Mahmut Paşa'dır. Diğeri ise 1681'de ölen Kemankeş Mahmut Paşa'dır.
Tokat Behzad-I Veli Camii: 1536 Şirvanlı Hoca Behzat tarafından yaptırılmıştır. Kabri caminin kıble tarafındadır. İlk kitabenin altında kapı lentosunun üzerinde üç kıta halindeki şiir şeklindeki kitabede caminin II. Abdulhamid döneminde halk tarafından genişletildiği yazmaktadır. Duvarlar ve pencereler dikkatli incelendiğinde kubbe ile örtülen kısım ile tonoz ile örtülü kısım arasında duvar örgüsünde ve tuğla pencere kemerleri arasında farklar olduğu görülmektedir.
Tokat Meydan Camii – Hatuniye Camii: 1485 yılında Sultan II. Bayezid tarafından annesi Gülbahar Hatun adına inşa edilmiştir. Tokat’ta yoğun olarak bulunan Selçuklu zaviyeleri planından etkilenerek geliştirilen erken dönem Osmanlı zaviyeli camilerinin bütün Anadolu’daki en son ve en güzel örneğidir. Taç kapı mermer işçiliği ve kündekari kapısı, Sultan II. Beyazıt’ın kendi adına yaptırdığı Amasya Beyazıt Camii’ndeki işçilikten çok üstündür. Beş gözlü olan son cemaat yeri kubbelerine geçişler pandantiflerle sağlanmıştır. Son cemaat yeri ve bütün yapının etrafını başka bir yapıda görülmeyen mukarnas silme dolaşmaktadır. Yapının kuzeybatı köşesinde yer alan minaresi tamamen kesme taş malzeme ile inşa edilmiştir. Minarenin kaidesi sekizgendir. Kaideden gövdeye geçişte Türk Üçgenleri kullanılmıştır. Minarenin şerefe altlarında ise mukarnaslar geçiş unsuru olarak tatbik edilmiştir.
Tokat Takyeciler Camii: Sulusokak'ta Yağıbasan Medresesi karşısında, Tokat Bedesteni’nin yanında yer alan Cami’nin, kitabesi bulunmadığından kesin yapım tarihi ve yaptıranı bilinmemekle birlikte Çelebi Mehmet döneminde yapılan Edirne Eski Camii ile aynı plana sahip olması sebebiyle XV. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlendirilmektedir. Yapıldığı dönemde çok tercih edilen çok ayaklı ve çok kubbeli bir plana sahiptir. Bursa Ulu Camii de bu gruptandır. Kare planlı olup dışta duvarların, ortada dört ayağın taşıdığı dokuz kubbe ile örtülüdür.
Erbaa Silahtar Ömer Paşa Camii: Silahtar Ömer Paşa Camii, Akça (Fidi) kasabasındadır. Yazıtı bulunmayan Silahtar Ömer Paşa Camii, 18.yüzyıla tarihlendirilir. Silahtar Ömer Paşa’nın 1707 yılından önce öldüğü bilinir. Camideki iki adet bakır şamdanın üzerine, Ömer Paşa’nın şamdanları 1688 yılında camiye vakfettiği yazılır. Bu durumda caminin bu tarihte veya öncesinde yapıldığı düşünülebilir. Camii, Osmanlı döneminde Selçuklu tarzıyla inşa ve tezyin edilmiştir.
Anadolu’daki ahşap camilerin sağlam kalabilmiş en güzel ve zengin örneklerinden biridir.
Niksar Ulu Camii: İlçe merkezi Ulu Cami Mahallesindeki yapı 1145 yılında Çepnizade Hasan Bey tarafından yaptırılmış bir Danişmentli dönemi eseridir. Dikdörtgen planlı olup iç mekân 4 sıra ayakla 5 sahına ayrılmıştır. Anadolu’nun iyi durumda ayakta kalabilen ilk camilerinden biridir.
Niksar Çöreğibüyük Camii: Niksar ilçe merkezinde, İlhanlılardan kalan en önemli eserdir. 13.yy’da Ebu Sait Bahadır Han zamanında tekke ve zaviye olarak yapılan bu eser 1939 ve 1942 yer sarsıntılarında yıkılmış, 1957 yılında camii olarak yeniden restore edilmiştir. Camiinin en ilginç yanı portaldeki diz çökmüş ceylan rölyefidir. Camiye, Çöreği büyük denmesinin nedeni, portal alnında bulunan çöreği andıran iki kabartma büyük rozetlerdir.
Turhal Kesikbaş Camii Ve Türbesi - Şeyh Şehabettin Türbesi: İlçe merkezindeki kare planlı cami, 1759 tarihlidir. Güneybatısında türbe bulunmaktadır.
Zile Ulu Camii – Nasuh Paşa Camii: Şehrin merkezindeki meydanda yer alan yapının kuzey cephesindeki yazıtta, ilk yapının II. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Mehmet Zalüli bin Ebu Ali tarafından 1267 yılında inşa ettirildiğini göstermektedir. Caminin en önemli özelliklerinden birisi armudi külah şeklinde kesme taştan yapılan minaresidir. 1591’de yenileme çalışması gören cami, bir dönem, bu çalışmayı yaptıran Nasuh Paşa’nın adıyla anılmıştır. 1904’de büyük oranda yıkılınca, dönemin Zile Kaymakamı Süleyman Necmi ve halkın çabalarıyla Neo-Klasik tarzda yeniden yaptırılmıştır. Kesme taş malzemeli yapının ana mekânı dikdörtgendir. On altı penceresi bulunan sekizgen kasnağın taşıdığı kubbesi kurşun kaplıdır. Caminin taç kapısı, Zile’deki anıtsal örneklerin en önemlilerindendir.
Zile Elbaşoğlu Camii: Zilede Taş Köprü Camisi olarak ta anılan cami 1801 yılında İlbaşoğlu Ahmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Cami kesme taştan yapılmış olup caminin iç kısımlarında geleneksel Zile mimarisini ve sanat tarihini yansıtan Ahşap sütunlar ve kök boyadan yapılmış desen ve hat örnekleri bulunmaktadır. Döneminin en güzel sanatsal örneklerinden biridir.
Zile Beyazıt Bestami Camii: Ali Kadı Mahallesi’nde bulunan Beyazıt Bestami Camii’nin 1206 ve 1305 tarihli iki ayrı yazıtı bulunmaktadır. Camii, Beyazıt Bestami soyundan gelenler tarafından yaptırılmıştır. Nitekim caminin içerisinde bulunan türbede Beyazıt Bestami’nin torunları gömülüdür. Cami dikdörtgen planlıdır. İbadet mekânı oldukça yüksek bir tavanla örtülmüştür. Yanındaki minare taş kaide üzerine tek şerefeli, kısa boylu ve yuvarlak gövdelidir. XIX. yüzyılda yapılmış ahşap minarelerin özelliklerini taşımaktadır.
TEKKE, ZAVİYE VE TÜRBELER
Hubyar Tekkesi: Rakımı 1800 – 2000 m ile yörenin en yüksek dağı olan Tekeli dağı eteklerindeki Hubyar köyü, ilin tanınmış inanç merkezlerinden biri olup 16.yy’da yaşayan Hubyar’ın türbesi de burada bulunmaktadır. Hacı Bektaş’tan sonra en çok ziyaretçisi olan bir Alevi ocağıdır. Somut olmayan Kültürel mirasımız açısından da önemli bir merkezdir.
Tokat Esentimur Türbesi: Halk arasında Sivri Tekke olarak da bilinen Nureddin İbn-i Esentimur Türbesi, Gaziosmanpaşa Bulvarı üzerindedir. Doğu cephedeki pencere üzerinde bulunan Arapça kitabesine göre, Mart 1314’de vefat eden Emir Nureddin İbn-i Sentimur adına inşa ettirilmiştir. Türbe 1935 yılında restore edilmiştir. Türbe kesme taştan, kare mekân üzerine tuğladan örülmüş sekizgen yıldız planlı pramidal bir külahla örtülüdür.
Tokat Sümbül Baba Zaviye Ve Türbesi: Gaziosmanpaşa Bulvarı üzerinde bulunan Sümbül Baba Zaviyesi’nin, Muineddin Pervane’nin kızına ait azatlı bir köle olan Hacı Sümbül tarafından 1292 yılında yaptırıldığı, kitabesinden anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi, Sümbül Baba’nın Hacı Bayram Veli’nin öğrencisi ve Hacı Bektaş Veli’nin Halifesi olduğunu yazmaktadır. Selçuk hattıyla, Arapça yazılmış kitabesine göre, Sultan II. Mesut zamanında yapılan zaviyenin portal, Mescit ve Türbe bölümleri iyi korunmuştur.
Tokat Ali Tusi Türbesi: Türbe, Tokat il merkezi Sulu Sokak'ta yer almaktadır. Güney cephesindeki iki satırlık kitabeye göre, Ebu'l Kasım Ali Tusî tarafından Miladi 1233 – 34 yılında yaptırılmıştır. Kare planlı gövde, üstte üçgen prizmal geçişlerle sekizgene dönüşerek içten kubbe, dıştan konik biçimli külahla örtülmüş, külah dıştan kiremitle kaplanmıştır.
Tamamı tuğla malzemeden inşa edilmiş türbede dış cephede mozaik çini tekniğinde süslemeler yer almaktadır. Güney cephedeki pencere alınlıklarında, firuze ve patlıcan moru renkli çinilerle yazı ve geometrik bezemeler yapılmıştır.
Tokat Burgaç Hatun Türbesi: Bibi Hatun Türbesi olarak da anılmaktadır. Kitabesi bulunmaması sebebiyle kime ait olduğu bilinmemektedir. Altıgen planlı türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür. Altıgen kubbeye geçişte pandantifler kullanılmıştır. Yapı tamamen tuğla ve kaba yönü taşla, yığma tekniğiyle inşa edilmiştir. Yuvarlak kemerli yüzeylerin ortasında dikdörtgen formlu pencereler yer alır. Kemerler dıştan dört yapraklı yonca görünümlü pişmiş toprak süsleme dizisi ile çevrilidir. Yapının mimari durumundan XIV. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır.
Tokat Ebu Şems Hanegahı – Vezir Ahmet Paşa Mescit Ve Türbesi: Ali Paşa Camisi’nin doğusunda yer alan yapı, Vezir Ahmed Paşa Mescidi veya Ebu'ş-Şems Hanegahı Cami isimleriyle bilinmektedir. Kuzey cephedeki kapısı üzerinde yer alan kitabesine göre; II. İzzeddin Keykavus'un oğlu Sultan Mesud döneminde Hüseyinoğlu Ebu'ş-Şems tarafından Hicri 687 (Miladi 1288) yılında hanegah olarak inşa edilmiştir. Uzunçarşılı ve B. Karagülle'ye göre yapı; Vezir Ahmed Paşa tarafından yenilenmiş veya onarılmış olmalıdır.
Tokat Abdulmuttalip Zaviyesi: Mahmutpaşa Mahallesi Soğukpınar yolu üzerinde bulunan Zaviye, İlhanlı Hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han zamanında, Abdullah Bin Muhyiddin tarafından 1318 yılında yaptırılmış. Zaviyenin diğer ismi Ahi Muhyiddin’dir. Abdullah bin Muhyiddin 1318 yılında ölmüş ve bu türbeye gömülmüştür.
Tokat Şeyh Meknun İmareti (Açık Baş Zaviyesi): Yeşilırmak köprüsü başında yer alan türbenin 13. yüzyılda Mesut Bin Keykavus zamanında imaret olarak yaptırıldığı kitabesinden anlaşılmaktadır. İçindeki mezarın kitabesi olmadığından burada yatan zatın kim olduğu bilinmemektedir. Şeyh Meknun Tekkesi veya Açıkbaş Tekkesi diye adlandırılmaktadır. Evliya Çelebi de bu yapının Bektaşi Tekkesi olarak kullanıldığını belirtmektedir. Yıkılan çevre duvarı taşları, Yeşilırmak Köprüsü'nün 1904 yılı onarımında kullanılmıştır. 1976 ve 1982 yıllarında onarım görmüştür.
L şeklinde bir plan şemasına sahip olan yapı, doğu-batı doğrultusunda uzanan kubbeli ve eyvanlı birim ile güneyde ona bitişik türbeden oluşmaktadır. Güney cephedeki kapıyla girilen kubbeyle örtülü merkezi mekanın batısında tonoz örtülü eyvan; doğusunda ise kısa bir koridorla ulaşılan beşik tonoz örtülü bölüm yer almaktadır. Eyvanın güney duvarındaki bir kapıyla da girilebilen kubbeyle örtülü, kare planlı türbenin doğu cephede yer alan bir kapıyla da dışarıyla bağlantısı bulunmaktadır. Merkezi mekan, eyvan ve türbe dikdörtgen formlu pencerelerle dışarı açılmaktadır.
Tamamen moloz taş kullanılarak yığma tekniğinde inşa edilmiştir. Köşelerde, kapı ve pencere sövelerinde kesme taş; kubbe, tonoz ve kemerlerde tuğla kullanılmıştır. Onarım sırasında dış cephelerde derzler sıva ile doldurularak, cephenin özgün mimarisi bozulmuştur. Kubbeli merkezi mekan, eyvan ve türbede bugün parçalar halinde çiniler görülmektedir. Mor renkli çini şeritler ve altıgen firuze çinilerle bezeli olduğu kalan izlerden anlaşılmaktadır.
Mülkiyeti Vakıflara ait bina halen, Tokat Belediyesi tarafından Millet Kıraathanesi olarak hizmet vermektedir.
Tokat Horozoğlu Zaviyesi: Tokat il merkezi Meydan Mahallesi'nde Horozoğlu Türbesi'nin yanında yer alan Horozoğlu Zaviyesi, Pir Ahmed İmareti adıyla da bilinmektedir. Kitabesi bulunmayan yapının Sultan Çelebi Mehmed döneminde, Pir Ahmed Bey tarafından inşa ettirildiği kabul edilmektedir.
Tokat Halef Sultan Zaviyesi: 1291 – 1292 yıllarında Sultan Mesut’un birinci hükümetinde ve IV.Kılıçarslan’ın kızı Selçuki Huand hatun döneminde Halef bin Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Kitabesinde Selçuki Huand Hatun’un yönetime ortak olarak gösterilmesi tarihi bir duruma işaret etmektedir.
Günümüzde Tokat Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne bağlı Vakıf Kültür Merkezi olarak hizmet vermektedir.
Tokat Sefer Paşa Mescit Ve Türbesi: Halkın “Kömlekli Baba” da dediği Türbe Sulu Sokak semtinde Ulu Cami'nin yanında yer almaktadır. Eski Kasaphane Çeşmesi kitabesinde çeşmeyi yaptıran kişi olarak belirtilen Sefer Paşa'nın buraya gömülmesi nedeniyle türbeye Sefer Paşa adının verildiği söylenmektedir.
Bugün Tokat Müzesi'nde yer alan kitabesine göre yapı, Hicri 649 (Miladi 1251) yılında Ebubekir bin Lokman bin Mesud tarafından inşa ettirilmiştir.
Kare prizmal planlı türbe içten tromp geçişli kubbe, dıştan piramidal külahla örtülmüştür. Batı cephede giriş kapısı, doğu ve güney cephelerde birer pencere yer alırken kuzey cephe tamamen sağırdır. Kapının sağına da bir pencere açılmıştır. İç mekânda güney ve kuzey duvarlarda birer niş yer almaktadır.
Beden duvarlarının büyük oranda moloz taşla inşa edildiği türbenin batı cephesinin alt kısımlarındaki tuğla duvar örgüsünü, üst kısımlarda moloz taş duvar örgüsü takip eder. Kesme taş, kapı sövesinde; tuğla ise pencere sövelerinde kullanılmıştır. Külah kesme taş kaplamadır. İç mekânda sıva parçaları içinde ele geçen firuze renkli çini parçaları, iç süslemede çini kullanıldığını göstermektedir.
Tokat Pir Ahmet Bey Türbesi: Meydan Mahallesinde, Meydan Camiinin güneyinde, Horozoğlu zaviyesinin önündedir. Yapının kitabesi olmadığından yapılış tarihi ve kim adına inşa edildiği bilinmemektedir. Ancak Bugün Tokat Müzesi'nde sergilenmekte olan, bu türbeye ait mermer lahitler üzerindeki tarihler ve isimlerden yola çıkarak yapının, Pir Ahmet Bey'in aile mezarlığı olduğu ve 15.yy’da inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Bir görüşe göre türbe Şehzade Mehmet Çelebi’nin kardeşi Süleyman Çelebi ile yaptığı taht mücadeleleri sırasında ölen adamlarından Horozoğlu Ahmet Beye aittir.
Kareye yakın dikdörtgen planlı türbe eyvan tarzında inşa edilmiştir. Türbenin eyvan kemeri taç kapı şeklinde dışa taşıntılıdır. Eyvan dışında açıklığı bulunmayan yapının bugün üst örtüsü ve eyvan kemeri tamamen yıkılmış haldedir. Kalan izlerden tonoz örtülü olduğu anlaşılmaktadır.
Türbenin ana beden duvarları moloz taşla inşa edilmiş, eyvan kemeri ve kemeri taşıyan ayaklarda kesme taş kullanılmıştır. Kesme taş kemer ayaklarının daha sonraki bir dönemde yenilendiği görülmektedir.
Tokat Erenler Türbesi: Tokat’ın güneydoğusundaki tepede yer alan Erenler Mezarlığının hemen yanındadır. Kitabesi bulunmamaktadır. Türbenin kesme taştan yapılmış kare mekanı üzerine tuğladan örülmüş kubbe oturtulmuştur.
Plan ve mimari özellikleriyle 14.yy başına tarihlenen türbenin çevresinde 14.yy ait çok sayıda mezar taşı yer almaktadır.
Kare planlı türbenin dört cephesine kemerli açıklıklar yerleştirilmiş, üzeri kubbeyle örtülmüştür. 2009 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonunda kubbe, dıştan külahla kapatılmıştır. İki kademeli bir cephe düzenine sahip yapının alt seviyesini kemerli düzenleme, üst seviyesini ise kubbe oluşturmaktadır. Kemer üzengi seviyesinden aşağısı toprak altında kaldığından türbenin cenazelik katına ya da sandukasına ulaşılamamaktadır.
Moloz taş yığma tekniğiyle inşa edilmiş yapının yüzeyi kesme taş kaplamadır. Kemerler kesme taşla örülmüş, kubbede tuğla kullanılmıştır. İçte geçiş elemanları yüzeyine tuğladan sivri kemerli yüzeysel nişler yerleştirilmiştir. Cephede yer alan taş kemerlerin yüzeyine, silmelerle birbirine bağlanan yarım yıldız motifleri işlenmiştir.
Tokat Sevdekar Murad Türbesi: Müslihittin Mahallesi'nde Dokuztaşlar semtinde yer alan türbenin inşa tarihini veren bir kitabesi bulunmamaktadır. İç mekandaki mozaik çini süslemeleri Selçuklu dönemi yapısı olduğunu göstermektedir. Restore edilerek koruma altına alınmıştır.
Son yıllarda geçirdiği onarımlarla özgün mimari özelliklerini kaybettiği görülen yapı, eyvan türbe plan şemasına sahiptir. Üzeri Türk üçgeni geçişli kubbeyle örtülü kare mekan, batı cephede yer alan basık sivri kemerli bir eyvanla dışarı açılmaktadır. Kuzey ve güney cephelerde birer dikdörtgen pencere yer almaktadır. İç mekanda Türk üçgenleri arasında kalan yüzeylere sağır nişler açılmıştır.
Yapının ana beden duvarları moloz taşla inşa edilmiştir. Kubbe ve kubbeye geçiş elemanlarında tuğla kullanılmıştır. Önemli bir bölümü dökülmüş olmasına rağmen, ana beden duvarlarının üst örtüyle birleştiği yerde mozaik çini kuşağı dolaşmaktadır. Patlıcan moru ve firuze renkli çinilerle altı kollu yıldız kompozisyonları oluşturulmuştur. Türk üçgenleri arasında kalan yüzeylerdeki sağır nişler içinde de çini kalıntıları görülmektedir.
Tokat Hatuniye (Meydan) Camii Medresesi – İmareti: Tokat il merkezi Meydan Mahallesinde yer alan yapı; cami, medrese ve imaretten oluşan külliyenin parçasıdır. Hicri 890 (Miladi 1485) yılında Sultan II.Bayezid tarafından annesi Gülbahar Hatun için inşa ettirilmiş cami ile arasında kot farkı bulunmasından dolayı imaret, camiden daha önce inşa edilmiş olmalıdır.
İmaret, caminin doğusunda yer almaktadır. Ayakta kalan mekanın güneyinde kesme taştan yapılmış yuvarlak kemerli bir kapı vardır. Ana mekanın üzeri tonoz örtülüdür. Tonoz başlangıçlarına geçiş, bir korniş sırasıyla yapılmıştır.
Niksar Melikgazi Türbesi: Niksar fatihi Melik Ahmet Gazi’nin yattığı türbedir. Tipik Selçuklu Mimarisine göre ve mescide benzer şekilde inşa edilmiştir.
Turhal Kesikbaş Camii Ve Türbesi - Şeyh Şehabettin Türbesi: İlçe merkezindeki kare planlı cami, 1759 tarihlidir. Güneybatısında türbe bulunmaktadır.
Turhalşehit Komutan Mehmet Nurullah Türbesi: İlhanlı eseridir. 1312 yılında yaptırılmıştır. Kitabesine göre 1301-02 yılında vefat eden emir Mütebarizoğlu Şehit Mehmet Nurullah’a aittir.
Turhalahi Yusuf Türbesi: 1324 yılında, İlhanlı döneminde yaptırılmıştır. Semercilerin piri olarak bilinen Ahi Yusuf’un mezarının bulunduğu türbedir.
Turhaldazya Köyü - Ali Baba Türbesi: Kazova’da bulunan önemli bir tarihi alandır. Burada 1370 yılında Ertana Beyliği döneminde Abdullah Bey tarafından yaptırılmış bir camii bulunmaktaydı. Çok eski çağlara ait bir yerleşme merkezidir. Çevreye yayılmış pek çok Tümülüslerden en önemlisi Dökmetepe’dir.
Zile Şeyh Nusreddin Türbesi: Fuad Köprülü'nün İlk Mutasavvıflar adlı eserinde belirttiği, Horasan'dan gelen Hoca Ahmed Yesevî'nin öğrencilerinden Şeyh Nusrettin ve müritleri Zile'nin bugün Şeyh Nusrettin köyünün bulunduğu yere yerleşmişlerdir. Türbe içerisinde bulunan Zileli Nakkaş Eminin kök boya bezemeleri ve resimleri orijinalliğini koruyarak bu güne kadar gelmiştir.
MEDRESELER
Gökmedrese: Gaziosmanpaşa Bulvarı’nda Taşhan yakınında uzun yıllar müze olarak kullanılmış olan bu tarihi anıt Selçuklu eserlerinden biridir. Kitabesi konulmayan yapı, XIII. yüzyılda (1277) Muineddin Pervane Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Anadolu Selçuklu mimari ve sanatının en belirgin özelliklerini taşımaktadır.
Gökmedrese 2 katlı 2 eyvanlı, ortası açık avlulu ve revaklı plan tipinde olup taş, çini ve alçı süslemeler bulundurmaktadır. İki renkli taş kullanılarak inşa edilmiş taç kapıda geometrik ve bitkisel bezemeli bordürlerden oluşan bir süsleme programı uygulanmıştır. Çini süsleme, avlu cephesinde yer almaktadır. Ana eyvan duvarları ve üst kat revaklarının kemer içleri patlıcan moru, lacivert ve firuze renkli çinilerle geometrik ve bitkisel bezemelerle süslenmiştir. Ana eyvan ayrıca, zemini kıvrık dallardan oluşan çini Ayet'el-Kürsi bordürü ile çevrilidir. Osmanlılar zamanında XVIII. yüzyıla kadar medrese, bimarhane ve bir odası türbe olarak kullanılan yapı, daha sonraları şifahane ve göçmen barınağı olarak kullanılmıştır. Halk arasında “Gökmedrese“, “Pervane Medresesi”, “Kırk Kızlar Medresesi”, “Darüşşifa” ,“Bimarhane Tekkesi” olarak da adlandırılmıştır.
Tokat Yağıbasan Medresesi (Çukur Medrese): Sulusokak’ta Takyeciler Camisi’nin güneyindedir. 1148 ve 1157 yılları arasında Danişmentli Sultanı Nizamettin Yağıbasan tarafından yapılmıştır. En önemli özelliği Anadolu’nun ilk medreselerinden biri olmasıdır. Avlu kubbesi 14 m çapındadır ve ortasında 10 m’ye yakın açıklığı vardır. Birisi Niksar’da diğeri de Basra’da olmak üzere bu özelliği taşıyan 3 medreseden biridir. Moloz taştan sade ve süslemesiz olarak inşa edilen yapı, iki yandan da eyvanlar ve tonozlu odalarla çevrelenmiştir. Medrese, Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus’un hükümdarlığı döneminde 1247 yılında onarım görmüştür.
Bu günlerde Türk Bilim tarihi müzesi olarak hizmet vermesi için projesi hazırlanmış kısa sürede bu amaçla hizmet verecektir.
Niksar Yağıbasan Medresesi: Anadolu’da günümüze kadar gelebilen ilk ve en eski medreselerdendir. 1158 yılında Niksar kalesinde inşa edilmiştir. Kapalı avlulu, iki eyvanlı ve revaksız bir medresedir. Anadolu’da tıp eğitimi verilen ilk medreselerden biri olarak bilinir.
HAN, HAMAM VE KÖPRÜLER
Alipaşa Hamamı: 1572 yılında Ali Paşa tarafından yaptırılan Külliye’nin bir bölümüdür. Kadın ve erkek kısımları simetrik olan yapının, soyunma yeri kare, sıcaklık bölümü 4 eyvanlıdır. Karşılıklı 4 eyvanı beşik tonozlu olan yıkanma yerinin köşe halvetleri basık ve kubbelidir. Kesme taştan yapılmış olan mekân üzerinde sekizgen kasnak üzerine oturtulan büyük kubbeleri 1966 yılında kurşunla kaplanmıştır.
Ali Paşa Külliyesi’nin bir parçası olan hamam, caminin doğusunda yer alır. Kitabesi bulunmayan hamamın, camiyle aynı dönemde yapıldığı kabul edilerek 1572 yılına tarihlenir. 1939 ve 1943 depremlerinde önemli derecede hasar gören yapı onarılmış ve günümüzde de hamam olarak kullanılmaktadır.
Tokat Pervane Hamamı: Kitabesi olmayan bu büyük hamam 13.yy Anadolu Selçuklu yapılarındandır. Kabe-i Mescit Mahallesinde yer alan hamamın kesin inşa tarihi bilinmemektedir. Genel kabul; Muineddin Süleyman Pervane'nin 13.yy’da Tokat’taki yapı faaliyetleri sırasında inşa edilmiş olduğu şeklindedir. Doğu-batı doğrultusunda uzanan dört eyvanlı, dört halvetli plana sahip hamam kuzeyden Taşhan'a bitişiktir, diğer yönlerden ise caddeye bakmaktadır. Kuzeyde kadınlar ve güneyde erkekler bölümünden oluşan çifte hamamlar grubundandır. Simetrik düzenlenmiş her iki bölümde sırasıyla soyunmalık, soğukluk, sıcaklık ve külhan bölümleri yer almaktadır. Erkekler bölümünün soyunmalık kısmı yamuk planlı, kadınlar bölümünün ise dikdörtgen planlı olup her ikisi de ahşap çatıyla örtülüdür. Soğukluk bölümleri kubbe, sıcaklık bölümlerinde merkezi kubbeli mekana açılan eyvanlar sivri beşik tonoz, halvetler kubbeyle örtülüdür. Beden duvarları moloz taşla inşa edilmiş Pervane Hamamının bugün bütün duvarları kireç harçla sıvanmıştır. Kapı ve pencere söveleriyle kemerlerde tuğla kullanılmış, döşemeler mermer kaplanmıştır.
Tokat Sultan Hamamı: Tokat il merkezi Su İçmez Mahallesi'nde bulunan yapının banisi ve inşa tarihi bilinmemektedir. Plan özellikleri, yapı malzemeleri ve Mimari Üslup bakımından Pervane Hamamına benzemektedir. Anadolu Selçuklu Dönemi özellikleri taşımakta olup, çifte hamam tarzındadır. 13.yy başlarına tarihlenen yapının bugünkü görünümünü de 1976 yılında soyunmalık kısmında yapılan onarımda aldığı kabul edilmektedir.
Kuzey – Güney doğrultusunda dikdörtgen bir alan üzerine kurulmuş yapı, çifte hamamlar grubundandır. Erkekler bölümü dört eyvanlı, dört halvetli; kadınlar bölümü ise üç eyvanlı ve üç halvetli plan tipindedir. Birbirine simetrik olan bölümler kuzeyden güneye doğru soyunmalık, soğukluk, sıcaklık, su deposu ve külhan şeklinde sıralanmaktadır. Bugün betonarme piramidal çatıyla örtülü olan erkekler bölümü soyunmalığının, orijinalinde kubbe ile örtülü olduğu eski fotoğraflarından anlaşılmaktadır. Enine dikdörtgen planlı soğukluk; ortadaki kubbe, yandakiler aynalı tonoz örtülü üç bölümden oluşmaktadır. Sıcaklığın eyvanları yarım kubbe, halvetleri tromp geçişli kubbeyle örtülüdür. Batı cephedeki kapıyla girilen kadınlar bölümü soyunmalığı da onarımda değiştirilerek betonarme piramidal çatıyla örtülmüştür. Dikdörtgen planlı soğukluk, kubbeli iki mekandan oluşmaktadır. Sıcaklığın eyvanları yıldız tonoz, halvetleri ise tromp geçişli kubbeyle örtülmüştür. Kubbelerinde filgözlerinin yer aldığı hamam tamamen taş malzemeyle inşa edilmiştir.
Tokat Paşa Hamamı: İvaz Paşa Mahallesinde, Sulu Sokak’ın bitiminde Paşa Han’ın hemen üzerindeki dört yol ağzındadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre; II.Murad'ın lalası ve veziri Yörgüç Paşa tarafından Hicri 838 (Miladi 1436) yılında inşa ettirilmiştir. Tek hamam olarak inşa edilmiş yapı, kuzey-güney doğrultulu dikdörtgen bir alan üzerinde yer almaktadır. Dört eyvanlı ve dört halvetli plan tipindedir. Soyunmalık, soğukluk, sıcaklık, su deposu ve külhan bölümlerinden oluşmaktadır. Kuzey cephedeki kapıyla girilen soyunmalık kısmı, ortadaki kubbe yanlardaki beşik tonoz örtülü üç bölümden ibarettir. Dikdörtgen soğukluk kısmı; ortadaki bölüm pandantif geçişli kubbe, onun batısındaki bölüm tromp geçişli kubbe, doğusundaki beşik tonoz örtülü bölümle kuzeyindeki tonoz ve kubbeyle örtülü tuvaletten oluşan dört bölümlü bir plana sahiptir. Sıcaklık kısmında ise eyvanlar beşik tonoz, halvetler kubbe ile örtülüdür. Güney cephede beşik tonoz örtülü külhan yer almaktadır. Hamamın soyunmalık kısmı kemerli pencerelerle aydınlatılmaktadır. Hamamın beden duvarları moloz taşla inşa edilmiştir. Kapı ve pencere sövelerinde kesme taş, soyunmalık kısmının pencere kemerlerinde tuğla kullanılmıştır.1948 yılında Vakıflar tarafından restore edilmiştir.
Taşhan – Voyvoda Hanı: Türkiye’nin en güzel beş hanından biri olan Taşhan, Anadolu’daki en büyük şehir hanlarındandır. Gaziosmanpaşa Bulvarı üzerindedir. 1626 – 1632 yılları arasında inşa edilmiş bir Osmanlı eseridir. Dikdörtgen planlı, açık avlulu, iki katlı bir yapıdır. İçeride dış dükkânların bulunduğu kuzey ve doğu yönünde revaksız iş yerleri, güney ve batı yönünde ise önünde revak bulunan dükkânlar yer almaktadır. Giriş koridorunun sonunda sağdan ve soldan ikinci kata çıkılmaktadır. İkinci katta bütün odalar revaka açılmaktadır. Girişin üstünde kubbeli bir mekân vardır ve bu mekân konsollar üzerinde dışa taşmaktadır. Odalarda dışa açılan birer pencere, bir ocak ve niş bulunmaktadır. İçte 76 dışta 27 toplam 103 mekân vardır. Anadolu’daki en büyük şehir hanlarındandır.
Deveciler Hanı: Kitabesi bulunmayan deveciler hanı, büyük bir ihtimalle, çelebi Mehmet ve oğlu II. Murat döneminde Sulusokakta yoğun olarak görülen imar faaliyetleri sırasında yapılmış olmalıdır. Hanın mimarisinin ve giriş kapısının iki yanındaki nişlerin üstündeki mukarnasların tarihi gelişimleri, uygulanan mimari ve süsleme teknikleri değerlendirildiğinde, Çelebi Mehmet ve 11. Murat döneminde yapılma olasılığı güçlenmektedir. Bu dönemde, Sulusokakta inşa edilen Tokat bedestanı, Takyeciler Camii, Tokat Ulu, Camii, Yörgüç Paşa Hamamı, Sık dişini Helası, Rüstem Çelebi Camii günümüze ulaşmıştır. Tokat bu kadar yoğun bir imar faaliyetini başka bir dönemde görmemiştir. Fatih Sultan Mehmet vakfına kayıtlı olan hanın sonradan Fatih Sultan Mehmet Vakfına kaydedilmiş ve Fatih kısmı eklenerek orijinal ismi olan Sultan I. Mehmet Vakfının unutulmuş olabileceği düşünülmektedir.
Han iki katlı olarak düzenlenmiş, giriş kısmı kuzey cephesinin ortasındadır. Giriş kapısının önünde, üzeri kubbe ile örtülmüş bir alan, bu alanın her iki yanında üzerinde mukarnas süslemeler bulunan nişler bulunur. Kapının iki yanında, yola cepheli, doğu yönünde 10, batı yönünde 5 adet dükkân vardır. Doğu yönündeki dükkânlardan ikisi mevcut yolun uygun olmaması sebebiyle onarılmamıştır. 5 dükkândan bugün onarılmış olan 3’ünün üzeri mescit olarak kullanıldığından, dükkanların 3 bir tarafta, ikisi bir tarafta kalacak şekilde ayrılmış ve araya bugün mescit olmayan taş merdiven yerleştirilmiştir.
Bu uygulama sebebiyle son dükkan merdiven genişliği kadar cephe hizasından taşmıştır. Bu durum basit bir mihrabı da olan küçük bir dükkan olan üstü mescidin özgün olduğunu da ortaya çıkarmaktadır. Avluya üstü tonozla örtülü alandan geçilmektedir. Avlunun kuzey revaklarına bitişik üst kata çıkışı sağlayan iki merdiven bulunmaktadır. Alt katta 27 oda bir hela, üst katta 28 oda bir hela olmak üzere 55 oda ve 2 hela bulunmaktadır. Her odaya eşya koymak için bir dolap nişi ve bir ocak bulunmaktadır. Helalar develik kısmına taşırılarak odalardan uzaklaştırılmıştır. Giriş eyvanının üstü de eyvan olarak düzenlenmiştir. Hanın doğu yönünde, avlunun doğusunda bulunan kapıdan geçilen, iki büyük tonozla örtülü develik kısmı bulunmaktadır. Develik kısmının dış kapısı yenileme sırasında kapatılmıştır. Tarihi ipek yolu üzerinde bulunan han döneminin tek kişilik konaklama imkanlarına sahip ve Osmanlının ilk başkenti Bursa dışında bulunan en eski şehir hanlarındandır.
Tokat Sulu Han: Sulusokak da Bedesten yanında yer alan Hanın Kitabesi olmadığından yapılış tarihi bilinmemektedir. 1930 yılına kadar Cezaevi olarak kullanılan Han, 1957 yılında, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş ve bir dönem öğrenci yurdu olarak kullanılmıştır. Sulu Han'ın orijinalliğini koruyabilmiş tek mimari elemanı taç kapısıdır. Beden duvarlarından yüksek ve dışa taşıntılı taç kapı, beşik tonoz örtülü giriş eyvanının iki yanında nişler bulunan basık kemerli bir kapıyla avluya açılır. Taç kapı cephesinde görülen yan yana dikdörtgen iki pencere, üst kattaki mescide aittir. Bugünkü görünümü itibariyle yapı; iki katlı, açık avlulu bir handır.
Tokat Paşa Han: Tokat il merkezi, İvaz Paşa Mahallesi'nde yer alan Paşa Hanı, taç kapısı üzerindeki kitabesine göre, Zaralızade Abaza Mehmet Paşa tarafından Hicri 1166 (Miladi 1752 – 1753) tarihinde inşa ettirilmiştir. Abaza Mehmet Paşa; I.Mahmud döneminde Trabzon, Vidin ve Sivas Valiliği görevlerinde bulunmuş, özellikle Sivas Valiliği sırasında birçok yapıya bakım, onarım ve eklemeler yaptırmıştır. Paşa Hanı bugün beden duvarları ve taç kapısı dışında tamamen yıkık durumdadır. Hanın doğu cephesinde taç kapısı ve giriş eyvanı yer alır. Giriş eyvanı bugün dükkan haline getirilmiştir. İki yanında iyon başlıklı birer sütünce ile süslenmiş sivri kemerli taç kapıda, kemerin iki tarafına her biri bir hayat ağacına zincirle bağlı bir aslan ve köpek figürü işlenmiştir. Kemer kilit taşında ise gül bezek motifi yer almaktadır. Moloz taş malzemenin kullanıldığı hanın taç kapısının sol tarafındaki duvarın, bir sıra kesme taş, beş sıra tuğla şeklinde almaşık teknikle inşa edildiği görülür. Taç kapısı kesme taştandır.
Pazar Mahperi Hatun Kervansarayı: 1238 yılında 1. Alaattin Keykubat’ın eşi Mahperi Hatun tarafından yaptırılmıştır. Açık ve kapalı bölümlerden oluşan “Sultan Hanları” tarzının önemli örneklerinden biridir. Kapalı bölüm üst örtüsü çökmüştür. İç Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan İpek yolu güzergâhı üzerindedir.
Tokat Yeşilırmak Köprüsü –Hıdırlık Köprüsü: Yeşilırmak Köprüsü Tokat şehir merkezinin kuzeyinde, Karadeniz'i Tokat üzerinden Orta Anadolu'ya bağlayan menzil yolu üzerinde yer almaktadır. Kesme taştan 5 gözlü olarak yapılmış, tipik bir Selçuklu köprüsüdür. 151 m uzunluğunda 7 m genişliğindeki köprü, çok iyi korunmuş olup bugün de kullanılmaktadır. Köprünün yapımı ve kitabesi ilgi çekicidir. Selçuklu sülüsü ile yazılan kitabeye göre 3 kardeşin (İzzettin Keykavus, II. Alaaddin Keykubat, IV. Rükneddin Kılıçarslan) ortak saltanat döneminde Hamid bin Ebu'l Kasım bin Ali el-Tusî tarafından, (Miladi 1250) yılında inşa ettirilmiştir. Bu kitabenin altında yer alan iki satırlık ikinci bir kitabe daha bulunmaktadır. Bu kitabede de köprünün Keykavus oğlu Gıyasettin Mesud zamanında yaptırıldığı belirtilmektedir.
Erbaa Boğazkesen Kalesi – Köprüsü: Erbaa’nın kuzeyindeki Canik Dağları’nın eteğinde Erbaa Ovası’na hâkim alçak bir tepede yer almaktadır. Kelkit ve Tozanlı çaylarının birleştiği dar geçitte inşa edilmiştir Karalar Kalesi ve Kaleboğazı Kalesi olarak da adlandırılan kalenin tarihi Pontus Kralı VI. Mithridat’a uzanmaktadır. Kalenin Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait kalıntıları bulunmaktadır. Kelkit ile Tozanlının kucaklaştığı Boğazkesen üzerinde kurulmuş bir köprüdür. Tarihte Amasya Niksar bağlantısını sağlayarak görev yapmıştır. Kale köyü tarafındaki ikinci ayağın suya yakın kısmında kesme taşa işlenmiş iki adet “Haç” işareti nedeniyle Bizans dönemine ait olduğu, köprü ayaklarının yarıdan sonrasının ise Selçuklu ve Osmanlı eseri olduğu anlaşılmaktadır. Köprü ayaklarında bulunan Selçuklu arması olan “Kartal” figürünün sulara karışarak kaybolduğu bilinmektedir.
Yer Köprü: Manas (Pınarbeyli) köyünün Alan mezrasında Uluyol (ipek yolu) üzerinde bulunmaktadır. Rivayetlere göre Bizanslılar zamanında yapıldığı, bugüne kadar dimdik ayakta olduğu görülmektedir. Dar bir geçitte, geçidin iki tarafıyla aynı seviyede olduğundan Yer Köprü adı verilmiştir.
Niksar Leylekli Köprü (Yılanlı Köprü): Çanakçı Deresi üzerinde Arasta Camii yanındadır. Roma dönemi eseridir. Tek kemer gözlü, yarım daire şeklindedir. Kemer kilit taşının üzerindeki taşta ağzında yılan tutan bir leylek figürü vardır.
Niksar Talazan Köprüsü: Niksar – Erbaa yolu üzerinde yer alır. Yedi sivri kemer gözlüdür. 13 yy’in ilk çeyreğinde yapıldığı sanılan köprü, 1390 yılında “PALAZAN” adıyla bilinmektedir.
MÜZELER
Arastalı Bedesten - Tokat Müzesi: Sulusokak'ta, Takyeciler Camii'nin doğusundadır. Evliya Çelebi'nin “Sultan Çarşısı kadar güzel bir çarşıdır. Halep ve Bursa çarşıları gibi gayet tertib üzere kurulmuştur.” dediği bedestenleri, İstanbul Kapalı Çarşısı'nın bedesten bölümünü anımsatmaktadır.
Tuğladan örülmüş tonozlar üzerinde 9 kubbenin yer aldığı bu Osmanlı ticaret merkezinin XV. yy'da Çelebi Mehmet döneminde yapıldığı sanılan bedestenin güney ve kuzey yönlerinde karşılıklı birer kapısı vardır. İnce harçla örülmüş kolon ve tonozlardaki ustalığı son derece ileri düzeyde olan bedesten, görülmeye değer bir mimari eserdir. Bedestenin doğu ve batı bitişiğinde birer arasta ilave edilerek önemli bir yapı grubu oluşturulmuştur.
Arastalı Bedesten Mayıs 2012 tarihinden itibaren arkeolojik ve etnografik eserlerin yer aldığı Tokat Müzesi olarak kullanılmaktadır.
T.C. müzecilik tarihi içerisinde ilk müzelerden olan Tokat Müzesi 1926 yılında kurulmuş olup eser çeşitliliği ve zenginliği açısından ülkemizde önemli bir yer tutmaktadır. Karadeniz bölgesi müzeleri başta olmak üzere günümüzde birçok müzenin oluşturulmasında Tokat Müzesi koleksiyonları kullanılmıştır. 6000 yıllık tarihi geçmişe sahip olan bu topraklardaki birçok medeniyetin (Kalkolitik Dönem, Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma, Bizans, Danişmendli, İlhanlı, Selçuklu, Osmanlı) önemli eserleri sergilenmektedir. Ayrıca Anadolu Türk İslam devletlerine ait en zengin sikke koleksiyonu ve bu döneme ait bilinen en eski Kuran-ı Kerim de (1191 tarihli) Tokat Müzesi'nde görülmeye değer eserlerdendir.
Latifoğlu Konağı – Müze Ev: Tokat merkez Gaziosmanpaşa Bulvarı üzerinde bulunan Latifoğlu Konağı'nın 1746 yılında Osmanlı barok üslubunda inşa edildiği bilinmektedir.
"L" şeklinde bir plan üzerinde, ahşap karkas arası kerpiç dolgu malzemeyle inşa edilmiş iki katlı konak, alaturka kiremit kaplı kırma çatıyla örtülüdür. Konağın taş döşemeli avlusunda kare planlı bir havuz yer almaktadır. odalari "L" şeklinde bir sofanın etrafında şekillenen konak, serbest bir plan anlayışına sahiptir. Birinci katta yer alan sofaya günlük işlerin yapıldığı, aynı zamanda mutfak olarak da kullanılan "aşevi" veya "işevi" denilen bölüm, "hamam odası" da denilen oturma odası ve küçük bir oda açılmaktadır. Hamam odasından kare planlı, tek kubbeli hamama geçilmektedir. Küçük bir soğukluk – soyunmalık kısmı bulunan alttan ısıtmalı bu Türk hamamı, yapının dışşına çıkma yapmaktadır. İkinci kattaki sofa, konağın haremlik-selamlık bölümünü ayırmaktadır. Konağın bu katında "Paşa odası" denilen harem bölümü, bir yatak odası ve küçük bir oda yer almaktadır.
Latifoğlu Konağı oldukça zengin ahşap, alçı ve kalemişi süslemelere sahiptir. Hamam odasının ahşap tavan, kapı, yüklük ve dolap kapakları bitkisel motiflerle bezenmiştir. Paşa odasının barok formlu ahşap tavan göbeği, dolap ve yüklük kapakları, kapısı ahşap işçiliğinin güzel örneklerini yansıtmaktadır. İkinci kattaki havuzbaşı odası yaldız boyalı ahşap tavan göbeği yanında pano içinde çiçek motifleri ve İstanbul tasvirleriyle süslenmiş duvarlarıyla da dikkat çekmektedir. Alçı işçiliği, Paşa odası ve havuzbaşı odasının alçı kalıp üzerine boyalı bezemeli ocaklarında ve tepe pencerelerinde görülmektedir. Alçılı vitray tepe pencerelerinde "Mühr-ü Süleyman" denilen motif kullanılmıştır.
Latifoğlu Konağı, 1988 yılında Tokat Müzesi bünyesinde yörenin eşyaları ve kıyafetleriyle donatılıp mankenlerle canlı ve gerçekçi bir teşhir yapılarak, Tokat'ın geleneksel ev kültürünün yansıtıldığı, Müze – Ev olarak hizmet vermektedir.
Atatürk Evi Ve Etnoğrafya Müzesi:
Atatürk’ün Tokat’a Geldiği Tarihler;
-
26 Haziran 1919 – 27 Haziran 1919
-
17 Ekim 1919
-
27 Ekim 1919 – 28 Ekim 1919
-
25 Eylül 1924 – 27 Eylül 1924
-
17 Eylül 1928
-
21 Kasım 1930 – 22 Kasım 1930
Atatürk, Milli Mücadele yıllarında Tokat’a ilk geldiği 26 HAZİRAN 1919 günü;
«Türk Milleti’nde gizli bulunan birçok yeteneklerin, cevherlerin işi başarmaya yeterli olduğunu anladım...»,
“Hiçbir müdafa vasıtasına malik olmasak bile, dişimiz, tırnağımızla, zayıf ve donanımsız kolumuzla, mücadele ederek şeref ve haysiyetimizi, namusumuzu müdafa etmeyi zaruri görüyorum. Tarih, bize vatan uğruna canını, malını esirgemeyen milletlerin asla ölmeyeceğini, hala yaşadıklarını göstermektedir. Ben hayatımı, hiçbir zaman milletimizden üstün görmedim ve görmeyeceğim. Her an memleket için şerefimle ölmeye hazırım”...
KEMAL ATATÜRK
27 HAZİRAN 1919
Mustafa Kemal Atatürk Milli Mücadele yıllarında birçok kez Tokat’ı ziyaret etmiş, Bandırma Vapurunda yanında bulunan sonradan milletvekili de olan silah arkadaşı Tokatlı Piyade Yüzbaşı Mustafa Vasfi Süsoy’a ait bu konakta, dördüncü kez gelişlerinde 25 Eylül 1924 tarihinde eşi Latife Hanım ile birlikte misafir olmuştur.
Yüksek Kahve: Şehir, tarihin farklı dönemlerine ait fiziksel, sosyal ve kültürel katmanların tarihsel süreklilik içinde üst üste yığılması sonucu oluşan fiziksel, mekânsal ve sosyal bir ortamdır. Şehir kimliği ise, şehre ait olan, o şehri diğerlerinden farklı kılan ve o şehre değer katan, o şehre özgü unsurların oluşturduğu bir bütündür.
Yüksek Kahve, Tokat için önemli bir yapıdır. Tokat şehrinin siyasi ve sosyal hayatındaki yüz elli yıllık değişimin izini sürmek, hatıralarını yaşatmak bakımından anıtsal bir yapıdır. Yaklaşık olarak 1850’li yıllarda inşa edilen yapı İttihat ve Terakki Partisinin Tokat il binası olarak kullanılmıştır. Daha sonra Müdafaa-i Hukuk, Kuvay-ı Milliye, CHP ve Demokrat parti il örgütlerinin merkezi olmuştur. Çok partili siyasi hayata geçişe tanıklık eden yapı, birçok siyasi ve devlet erkânının balkonundan halka hitap ettiği bir yapı olarak siyasi hayatımıza tanıklık etmiştir. Tokat’ın geçmişinde kültürel ve ticari bir merkez olan çevresi daha sonra şehrin merkezinin vali konağı ve belediye binaları ile cumhuriyet meydanına kayması ile önemini kaybetmiş bir süre otel olarak kullanılmıştır. Tokat’ın siyasi, sosyal ve kültürel tarihine tanıklık etmiş, Anadolu’da bir benzerinin bulunmadığı ortadadır. Türk siyasi tarihinin İttihat ve Terakki’den tek partili ve çok partili sürecine tanıklık edin bir mekân olmuştur. Tokat siyasi tarihi müzesi ve yaşayan tanığı konumundaki bu eşsiz yapı bu gün restore edilerek, şehir kimliğine, şehir tarihine önemli katkılarda bulunmak ve tarihi hafızalarından birinin daha korunması amaçlanarak tekrar Tokat şehir kültürünü, kimlik bilincini oluşturan bir mekân olarak Türk Kültürüne kazandırılmıştır. Üst Katı Milli Mücadele ve Demokrasi Müzesi, Orta ve Alt kat geleneksel Türk Kıraathanesi şeklinde hizmet verecektir.
TARİHİ YAPILAR
Mevlevihane: İlk olarak Miladi 1638 tarihinde I.Ahmet'in vezirlerinden Sülün Muslu Ağa tarafından yaptırılmıştır. Sultan Abdülmecit döneminde yenilenmiş ve iki katlı düzenlenmiş olan, ahşap Mevlevihane XIX. yy barok sanatının Anadolu'daki en güzel örneklerinden biridir. Binanın en görkemli cephesi, ahşap barok motiflerle bezenmiş sütun dizisine sahip ve bütün cephe boyunca uzanan balkonu sebebiyle Bey Sokağı'na bakan cephesidir. Diğer cephelerde ise sade bir ihtişam gözlenmektedir. Mevlevihane'nin alt katı günlük kullanım için genişçe bir sofadan geçilen dört odadan oluşmaktadır. Sofanın hemen sağında görkemli tavan göbeği ve kitaplığı ile diğer odalardan farklı, Şeyhin misafirlerini kabul ettiği başoda bulunmaktadır. Mevlevihane'nin ikinci katında bulunan balkona, kısmen kesme taş ve üzri örtülü ahşap bir merdivenle ulaşılmaktadır. Ahşap merdivenin başında, korkuluğu duvara sabitlemek için yapılmış ve geçit şeklinde düzenlenmiş ahşapların birleştiği yerdeki barok ahşap oymaların üzerine Mevlevi külahı yerleştirilmiştir. Semahhane, doğu yönündeki ahşap kafes ile ayrılan kadınlar bölümü hariç tek bir mekan olarak düzenlenmiştir. Balkonun doğu tarafında yan yana bulunan iki sade kapı ile kadınlar mahfiline ve bütün doğu cephesi boyunca uzanan dar bir koridora ve yanındaki odaya geçilmektedir.
Tokat Kültür Evi: 900 adımda 900 yıllık Anadolu Türk mimarisi mirasının tamamının görülebildiği Sulu Sokak'ın içinde camii, şehir hanı, medrese, türbe, hamam, bedesten, çeşme gibi birbirinden güzel yapıların arasında kendini gizlemiş barok tarzda inşa edilmiş bir sivil mimarlık örneğidir.
İçine girilmeden barındırdığı güzellik asla algılanamayan mütevazi bir mekandır. Evin içine girdiğinizde hem süslemedeki güzellikler hem de onca güzelliğin bu denli küçük bir eve ustalıkla uygulanışı ziyaretçileri hayrete düşürür.
Cephesi 18. yy’dan kalma Paşa Hanı'nın duvarlarına bakan ev, mahzen hariç iki katlı ahşap çatkılı kerpiç dolgulu ve tatlı kireç sıvalıdır. Daracık sokaktan çift kanatlı kapı ile alt kat sofaya girilmektedir. Her iki katta da odalar sofanın sol yanına ikişerli olarak yerleştirilmiştir. Bahçeye bakan odalar muhtemelen mahremiyet sebebiyle sokağa bakan odalara nazaran çok daha özenli bir şekilde; dolaplar, oyma tavanlar malakari alçı şömine ile bezenmiştir. Ahşap dolaplar arasına ustalıkla gizlenmiş mavzerlik geleneksel Türk konut mimarisinde nadirattandır. Kendi gibi mütevazı lakin bir o kadar fonksiyonel bahçesinde Tokat su kültürünün özelliklerini yansıtan şadırvan ve çeşme bulunmaktadır.
Geleneksel konut mimarimize oranla daha küçük oluşu, bu denli ihtişamlı süslemeleri ve dönemin ticari merkezine yakınllığı (şehir hanları, bedesten) gibi sebeplerle, buranın geçmişte Tokat'ı ziyaret eden Avrupalı seyyahların övgüyle bahsetttiği Tokat'a has yolcu ve tacirlere özel kiralık odaların 19. yy'da devam eden bir benzeri durumunda olabileceğini düşündürmektedir.
“Tokat'a has iyiliklerden biri, oradaki kervansarayların etrafında tacirlere kiralanan birçok hususi odaların mevcudiyetidir. Seyahatimiz boyunca diğer hiçbir yerde görmediğimiz bu odalar kervansarayların gürültüsünden uzak ve sakin yerler olup, yolcu orada, kendilerini menfaat şaiki ile rahatsız eden adamlardan uzak dostlarıyla sohbet ederek serbestçe dinlenebilirler.”
Tavernier J.B. 1678