top of page
corum-banner.jpg

Çorum

Etkinlikler
Alışveriş
Konaklama
Ulaşım
İstatistikler
Galeri
Doğal Güzellikler
Yemek Kültürü
Eğlence Merkezleri
Sportif Faaliyetler
Folklorik Değerler

ÇORUM  TARİHİ YERLER

Çorum tarihi eserler bakımından gerçek bir hazinedir. Başlıcaları şunlardır:

Boğazköy (Hattuşaş)

Mısır, Babil ve Mitanni gibi Eski Doğu'nun büyük güçlerinden biri olan Hititler, yaklaşık MÖ 1200 yıllarına kadar Anadolu'nun büyük bir kısmına ve zaman zaman da Kuzey Suriye’ye hükmetmişlerdir. Bu İmparatorluğun başkenti Hattuşa, Çorum’un 80 km güneybatısında, Boğazkale ilçesindedir. Bölge 1988 yılında Tarihi Milli Parklar statüsüne alınmıştır. 

Hattuşa 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından keşfedilmiştir. Bu sadece Hattuşa’nın keşfi değil, tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi olarak da algılanabilir. 1893 – 94 ’te Ernest Chantre’nin birkaç sondaj yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadar ki dönemde pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret etmiştir. Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey’in desteğini alan aynı müzenin konservatörü Theodor Makridi Bey, 1906 yılında ilk büyük çaplı kazıyı başlatır, zamanın çivi yazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı heyetine alarak, burasının Hitit başkenti Hattuşa olduğunu tespit ederler. 1931 – 39 yılları arasında ve II. Dünya Savaşı nedeniyle verilen aradan sonra 1952’de yeniden başlatılan kazılar, kesintisiz olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülmektedir.

İlk yerleşim izleri, Kalkolitik (Taş) Çağ’a kadar (MÖ 5000) inmektedir. Kesintisiz yerleşmeye başlanılması ise, Eski Tunç Çağı’nın sonlarına (MÖ 3000) doğru olmuştur. Bölgenin yerli halkı olan Hattiler, burada bir kent kurup, Hattuş adını vermişlerdir.

MÖ 20.yüzyıl’da Orta Dicle Bölgesi’nden gelen Assurlu tüccarlar, Hatti yerleşmesinin hemen dışında, bir Karum, (bir ticaret kolonisi) kurmuşlardır. Bu yıllarda Kaniş/Neşa’nın (Kayseri yanındaki günümüz Kültepe’si) denetimi altındaki, Assur Ticaret Kolonileri, Güneydoğu ve Orta Anadolu’ya yayılmıştır. Adının Hattuş olduğu bilinen bu yerleşimi MÖ 1700’lerde ilk Hitit Büyük Kral’ı Kuşşara’lı Kral Anitta yıkmıştır.

Hitit yazılı kaynaklarından anlaşıldığına göre, I.Hattuşili’nin iktidara gelmesiyle (MÖ 1665 – 1640) Hattuşa, Hititlerin başkenti olmuştur. Hitit İmparatorluk döneminde, yani MÖ 14. ve 13. yüzyıllarda, şehir yaklaşık olarak altı kilometre uzunluğunda bir surla çevrilmiştir. Daha geç bir imar evresinde bu surların önüne ikinci bir duvar daha örülerek, kent daha sıkı bir savunmaya alınmıştır. Bu yeni sur üzerinde bulunan, anıtsal şehir kapılarının çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiştir. Güney batıda, dış yüzünde aslan yontuları bulunan Aslanlı Kapı’yla, iç yüzünde, silahlı tanrının bulunduğu Kral Kapı, bunların en önemlileridir. Kentin güney ucundaki Yer Kapı’nın özel bir rolü olmalıydı. Burada 30 m yüksekliğinde, 250 m uzunluğunda ve 80 m genişliğinde bir toprak set oluşturulmuştur. Bu set üzerinden geçen kent surunun ortalarında Sfenksli Kapı yer alır. Bu kapının tam altında, Hatuşa’nın bugün içinden geçilebilen tek potern (tünel) vardır. 71 m uzunluğunda ve 3 m yüksekliğindeki poternden geçilerek sur dışına çıkılmaktadır.

Şehirde ayakta kalmış, izlenebilen yapıların büyük bölümü, surlar gibi, MÖ 13.yüzyıl’dan kalmadır. Kraliyet yapılarının yer aldığı Büyükkale’de, direkli galerilerle çevrili avlular, konutlar, depo binaları ve büyük bir kabul salonuyla, büyük bir saraya ait kalıntılar ortaya çıkartılmıştır.

Hitit metinlerinde sık sık “Hattuşa Ülkesinin Bin Tanrısından” söz edilmektedir. Kuşkusuz bu tanrıların çoğu İmparatorluk başkenti Hattuşa’da kendilerine bir tapınım yeri edinebilmişlerdir. Başkent Hattuşa’da bugüne kadar 31 yapı, tapınak olarak tanımlanmıştır. Hattuşa’nın en büyük dini yapısı olan Büyük Tapınak, aşağı şehirdeki konutların ortasında tek tapınak olarak yükselir. İki kült odası olduğu için tapınak, imparatorluğun tanrılarının en büyükleri olan fırtına tanrısı ile Arinna’nın güneş tanrıçasına adanmış olmalıdır.

Yukarı Şehir’de tapınaklar yanında, kraliyet saraylarının bulunduğu Büyükkale’nin önünde, resmi işlere ayrılmış, bazı anıtsal yapılar açığa çıkartılmıştır. Şehrin bu bölümünde, son Hitit Büyük Kralı II.Şuppiluliuma’nın Luvi hiyeroglifleriyle, taş üzerine kazınmış, kendisi ve babası IV. Tuthaliya’nın yaptığı işleri anlatan iki büyük yazıt bulunmaktadır.

Hattuşa’da son yıllarda yapılan kazıların ağırlık noktasını şehrin, hatta Hitit devletinin ekonomisine ışık tutan kazılar oluşturmuştur. İmparatorluk döneminde, MÖ 13.yy’a tarihlenen şehrin Büyükkaya sırtında, büyük boyutlarda, sayıları 11’ i bulan yeraltı siloları bulunmuştur.

Hitit İmparatorluğu’nun MÖ 1200 yıllarından hemen sonra yıkılmasıyla, Anadolu Tunç Çağları da sona erer. Bununla beraber, Hattuşa şehrinin arazisinin yerleşim tarihi devam eder. MÖ 12. yüzyılın başlarında, Erken Demir Çağı’na tarihlenen yeni yerleşme, Frig etkilerini yansıtan bir taşra kasabasına dönüşüp büyümeye başlaması ancak, MÖ 8.yüzyılda gerçekleşir. Yerleşim, Pers döneminde de devam etmiştir. Hellenistik, Galat, Roma ve Bizans’a ait yerleşme ve tahkimat izleri de görülmektedir.

Kazılarda 10.000’den fazla yazılı tablet bulunmuştur. Dünyanın en zengin Hitit Müzesi Çorum’dadır.

 

Alaca Höyük (Arinna)

Alaca’ya 22 km, Boğazköy’e 37 km uzaklıkta, Çorum’un 45 km. güneybatısında, Ankara'nın 160 km. doğusundadır. Höyüğün genişliği 277 m, uzunluğu 310 m olup, 20 m yüksekliktedir. Alacahöyük’te ilk kazı yapılmasını sağlayan Türk bilgini İstanbul Müzeler Müdürü Halil Ethem Bey olmuştur. Kazıya 1906-1907 yıllarında başlanılmıştır. Altın, gümüş ve tunçtan yapılmış çok sayıda eser bulunmuştur. Büyük kısmı Ankara Müzesindedir. Geri kalanı Alacahöyük’tedir. Hitit İmparatorluğuna ait on binlerce eserin çıkarıldığı tarihi bir hazinedir.

Eski Tunç Çağı ve Hitit çağında çok önemli bir kült (dini tören) ve sanat merkezi olan Alacahöyük’te 4 uygarlık çağı açığa çıkartılmıştır.

Alacahöyük’te 1. uygarlık çağı, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu-Osmanlı dönemleri ile temsil edilmektedir. 1. kültür katta, Geç Frig çağında höyüğün her yanı iskân edilmiştir. Küçük evlerden oluşan bu kat, seramiğine göre, MÖ 650’den daha eski değildir.

Mabedi, büyük yapıları, özel-blok evleri, sokakları, büyük küçük su kanalları, şehir suru, biri kabartmalı orta stadlarla süslü sfenksli, diğeri poternli anıtsal kapılarıyla Hitit İmparatorluk Çağı’nın müstahkem olmayan, düz ovaya kurulan tipik temsilcisi höyüğün 2. kültür katını oluşturur.

Kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş olan Sfenksli Kapının genişliği 10 metredir. O, bir yolla bağlandığı büyük mabedin anıtsal geçididir.

Alacahöyük 3. uygarlık katını Eski Tunç Çağı (MÖ 2500 – 2000) oluşturur. Hitit kültürüne kaynaklık eden kültürlerin önde geleni olan yerli Hatti uygarlığının aydınlanmasında çok katkıları olan Alacahöyük Eski Tunç Çağı hanedan mezarları, bu çağın en önemli buluntularıdır. İntramural mezarlar özel olarak ayrılmış bir alanda toplanmıştır. Dört yanı taşla örülmüş dikdörtgen mezarlar ahşap hatıllarla(kiriş) kapatılmış, damları üzerine kurban edilmiş sığır başları, bacakları yerleştirilmiştir. Altın, gümüş, elektrum, bakır, tunç, demir ve değerli taşlardan oluşan zengin ölü hediyeleri onların hanedana ait olduklarını göstermektedir. Çoğu altın, gümüş kapların dövme, dökme, kakma teknikleri, altın mücevheratın ince süsleri uzun bir gelişmenin ürünleridir.

4. kültür katını oluşturan Geç Kalkolitik Çağ ana toprak üzerine kurulmuş ilk uygarlıktır.

 

Yazılı Kaya Tapınağı

Hattuşaş şehrinin 2 km doğusunda yer alır. Bu kaya iki büyük galeriden ibarettir. Hattuşa’nın en büyük ve en etkileyici kutsal mekânı, şehrin dışında yer alan, yüksek kayalar arasına saklanmış Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı’dır. Tapınakta 90’dan fazla tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratıklar kaya yüzeyine işlenmiştir.

Tanrı ve tanrıça dizileri, İmparatorluk panteonunun baş tanrıları olan fırtına tanrısı ve güneş tanrıçasının maiyetini oluşturuyordu. Bu yorum sonucunda; Yazılıkaya “Yeni yıl şenlikleri evi” olarak tanımlanabilir. Hitit kült (dini tören) metinlerine göre yeni yıl ve ilkbahar törenlerinde bir araya gelen tüm tanrılar “fırtına tanrısının evinde” toplanırlardı. Bu şenlikte kentin diğer tüm tapınaklarından tanrı heykellerinin törensel bir alayla Yazılıkaya’ ya taşınmış olabileceği değerlendirilmektedir.

Yazılıkaya A Odasında kayaya işlenmiş kabartma figürlerin özel bir düzeni ve tertibi vardır. Burada sol kaya yüzeyinde ikisi dışında yalnız tanrılar, buna karşın sağ tarafta da yalnız tanrıçalar belirtilmiştir. Ana sahnede fırtına tanrısı ile eşi güneş tanrıçası ve ortak çocuklarının karşılaşması tasvir edilmiştir. Ana sahnenin karşısındaki duvarda daha büyük boyutlarda büyük Kral IV. Tuthaliya işlenmiştir. Kral, güneş tanrısının törensel kıyafetinde, elinde egemenlik sembolü olan ucu kıvrık asa tutar durumda, iki tepe üzerinde tasvir edilmiştir. Bu kutsal alanın bu kral tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

B Odasındaki kabartmalar ana odadaki gibi kuşaklar halinde değildir; yan duvarlara dört bağımsız figür işlenmiştir. A Odası’nın başlangıcında tanrılar geçidinde de tasvir edilen ve orak biçimli kılıç taşıyan on iki tanrı ve “Kılıç Tanrısı” Nergal, öbür dünya ile ilişki kuran yeraltı tanrıları anlamında olmalıdır. Büyük Kral IV. Tuthaliya’nın koruyucu tanrısı olan Şarruma, krala sarılmış ve ona yol gösteren bir durumda tasvir edilmiştir. Büyük Kral IV. Tuthaliya’nın ismi hiyeroglif yazıyla belirtilmiştir.

 

Ortaköy – Şapinuva

Hitit Devletinin önemli kentlerinden biri olan Şapinuva, (Ortaköy), Çorum’un 53 km güneydoğusundadır. Çekerek nehri etrafında yer alan Göynücek Ovası ile Alaca Ovası arasındaki geçit üzerindedir.

Hitit Çağında, hem siyasi hem de coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir noktada yer alan şehir, önemli bir askeri ve dini merkezdir. Ortaköy kazılarında açığa çıkan ve sayıları 4.000’e ulaşan çivi yazılı tablet ve fragmanların (parça) oluşturduğu arşivde, Hititçe yazılmış olanların yanı sıra Hattice, Hurrice ve Akadca yazılmış idari, askeri, dini ve fal metinleri bulunmakta olup, bunların büyük bir kısmı Orta Hitit dönemine (MÖ 14. yy) aittir. Buradaki yazışmalardan Taşmişarri (III. Tuthaliya) – Taduhepa kraliyet ailesinin bu şehirde hüküm sürdüğü anlaşılmaktadır. Devam eden kazı çalışmalarında bugüne kadar A binası ismi verilen anıtsal idari yapı ve B Binası olarak adlandırılan ticari yapı açığa çıkartılmıştır.

 

İskilip Kaya Mezarı

İskilip merkezinde bulunan Osmanlı dönemine ait 100 m yükseklikteki tabi bir kaya üzerine inşa edilmiş, kalenin güney ve güneydoğu eteğinde Roma dönemine ait kaya mezarları bulunmaktadır. Güneydoğusunda bulunan kaya mezarının iki sütunlu dikdörtgen bir girişi vardır. Yuvarlak sütun gövdeleri yukarı doğru inmektedir. Başlıklarda bulunan bilezikler üzerinde oturmuş birer aslan bulunmaktadır. Sütun başlıkları üzerindeki üçgen alınlık içerisinde ise yatar durumda karşılıklı kanatlı iki aslan figürü bulunmaktadır. Kabartmalardan birinin elinde kılıç, diğerinin elinde kadeh mevcuttur. Mezar odası içerisinde iki adet ölü sekisi bulunmaktadır.

 

Laçin Kapılıkaya Anıtsal Kaya Mezarı

Çorum’un yaklaşık 27 km kuzeyinde, Kırkdilim mevkiinde oldukça sarp, kayalık ve akarsu tarafından yarılmış derin vadilerin oluşturduğu engebeli arazi üzerinde, kuzeye doğru uzanan bir kaya blokunun burun kısmının kuzey-batı köşesinde yer almaktadır.

Komutan İKEZİOS’a ait hellenistik dönem kaya mezarı olup, MÖ II. yüzyıla tarihlenmektedir. Çay seviyesinden 65 m yükseklikteki kaya mezarının yamuk biçimli bir podyum zemini vardır. Bu podyumdan 8 basamaklı merdivenle ikinci platformda, oradan da 12 basamaklı merdivenle mezar önündeki podyuma geçilmektedir.

Mezar odasının kapısı üzerinde “İKEZİOS” yazısı okunmaktadır. Mezar odası kare planlı olup, girişin sağ ve solunda niş şeklinde oyulmuş ölü şekilleri vardır.

Gerdek Kaya Mezarı: Alaca ilçesinin 18 kilometre kuzeyinde, Camili Köyü sınırları içerisindedir. Yerleşimin doğusundaki kayaya oyulan üç sütunlu mezar, MÖ 2. yüzyıl Helenistik döneme tarihlenir. Gerdek Kaya Mezarı yakınlarında ayrıca, Alaca Vadisi’nin girişindeki su kanalları görülebilir.

Yeşilyurt Kaya Mezarı: Alaca İlçesine bağlı Yeşilyurt Köyü’nün yaklaşık 1.6 km güneydoğusundaki Buzağılık Mevkiinde yer alır. Bu alanda zemin üzerinde bulunan bir kaya bloğunda, kare biçimli bir giriş görülmektedir. Girişten sonra kaya içerisi U biçiminde oyularak girişin iki yanında ve karşısında sekiler oluşturulmuştur. Kaya mezarının çevresindeki incelemelerde Roma dönemine tarihlendirilen seramik örneklerine rastlanmıştır. Aynı zamanda Kaya mezarı yapım tekniği açısından da Roma Dönemi özelliği göstermektedir.

 

KONAKLAR

Geleneksel Çorum Evleri

Yerleşim alanı olarak gelişmeye oldukça elverişli bir yerde kurulmuş olan İlimiz son yıllarda büyük bir gelişim göstermiş, ancak bu modernleşme çabaları ilin genel görüntüsünü de etkilemiştir. Tarihi yaşatan, geçmişi özgün dekoru içinde bize sunan, geleneksel yaşamı mimari olarak da yansıtan yapıların pek çoğu yıkılmış ya da harap durumdadır. Günümüze ulaşabilen yapıların yok olmasını önlemek için çalışmalara ağırlık verilmiş ve çok sayıda yapı tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Fakat bu yapıları koruma altına almak yeterli çözüm olmayıp, ilin kültürel açıdan sağlıklı gelişimi için yeni yapılaşmanın değişime ve gelişmenin de eski ile uyum içinde olması, mimari mirasımızla denge sağlaması gerekmektedir.

İlimizdeki mimari miras içinde, korunması gerekli sivil mimarlık örneği olan eski Çorum evleri önemli bir yer tutmaktadır. Fakat bunların hepsinin özelliklerini günümüze kadar koruyabildikleri pek söylenemez. Bugün Çorum’da geleneksel Türk evi niteliklerini taşıyan az sayıda ev vardır. Bu evler 19. yy. sonu ya da 20.yy.’ın ilk yarısına tarihlenmektedir.

 

Türk kentinde “Mahalle” en önemli ölçektir. Mahallenin bir birimi olan Türk evi dıştan içe doğru sokak, avlu, bahçe, sofa, oda sıralamasına göre oluşmuştur. Geleneksel Türk evi küçük ya da büyük mutlaka bir bahçesi olan, kendi içine dönük bir plan tipine sahip olup, doğa ile bütünleşmiş, insan ölçüsünde oluşturulmuş, dengeli oranlara sahiptir. Eski Çorum evleri de yapıldıkları dönemin geleneksel yaşantısının bağımsız ruhunun, dayanışmasını yansıttığı gibi, mimarisi ve çevresel nitelikleri açısından da önem taşımaktadır.

Çorum evlerinin planı, geleneksel Türk evi plan anlayışının yerel özelliklerle karışmasından meydana gelmiştir. Arazi yapısı, çevre şartları, ailenin ekonomik koşulları ve kendilerine özgü ihtiyaçları planlamayı etkilemiş, farklı plan şemaları gelişmiştir.

Çorum evleri genelde iki katlı olup, çıkmalıdır. Yapımlarında ahşap çatkı araları kerpiç dolgu şeklinde olan “Hımış” tekniği veya kalın kalaslar arası aralıksız olarak ince çıtalarla kapatılıp, üzerine sıva sürülerek yapılan “Bağdadi” teknik kullanılmıştır. Evler genellikle sokak kenarlarına ya da bahçenin kuzey köşelerinden birine yapılmıştır. Evlerin dışarı ile ilişkisi kesiktir. Ev halkının, özellikle kadınların bahçe içinde rahatlıkla çalışabilmesi için bahçenin etrafı yüksek kerpiç duvarlarla çevrilmiştir. Sokağa açılan cümle kapısı ahşap, kanatlı türdedir. Üzerlerinde günümüze çoğu ulaşamayan genelde sıkılmış yumruk biçiminde madeni kapı tokmakları vardır. Bu kapılar oymalı, sade ya da sac kaplıdır. Bazı evler sokağa cepheli olarak yapılmış olup, bu kısım pencereleri ya hiç yapılmamış veya küçük ve yüksek olarak yapılarak sokakla irtibatı kesilmeye çalışılmıştır. İki katlı olan eski Çorum evlerinin birinci katı (zemin kat) genellikle mutfak, kiler gibi birimlerden oluşur. Ayrıca kışı çok soğuk geçen günler için bir de kışlık oda bulunur. Esas yaşamın geçtiği bölüm ikinci kattır. Bu kata genellikle ahşap, trabzanlı, döner bir merdivenle çıkılarak sofaya açılmaktadır. Odalar hem yatma, hem oturma ve yemek yerken kullanılırdı. Odalardan biri diğerlerine oranla daha büyük ve süslü olarak yapılır ve burası misafir ağırlamak için kullanılırdı. Üst kat odaları genellikle sokağa doğru çıkmalı olarak yapılmış olup, alt kata nazaran daha geniş planlıdır.

Evler genelde ana cephede iki yanda çıkmalı yapılmış, bazı evlerde çıkma araları balkon olarak değerlendirilmiştir. Odaların taban ve tavanları genelde ahşaptır. Bazı evlerin tavanlarında süslemeler görülür. Yüklükler, yaşmaklı ocaklar şerbetlikler, odalarda başlıca unsurlardır. Ocakların yaşmak kısımları genelde alçıdan olup, oyma tekniğinde süslenmiştir. Ocağın iki yanında duvarda yer alan küçük nişler ise gerekli malzemelerin konulduğu yerlerdir.

Evlerin iç duvarları ve dış cepheleri tatlı kireç sıvalıdır. Evlerin üzerleri de kırma çatı, beşik çatı gibi çeşitli çatı tiplerindedir. Çatı üzerleri alaturka kiremitle örtülüdür. Zamanla bunun yerine Marsilya kiremidi almıştır. Bazı evlerin giriş cephelerinde, ikinci katın üst köşelerinden birinde veya alınlık altında yazı ve evin tarihini gösteren levhalar vardır.

Çorum’daki tescilli evlere örnek olarak Alaybey Sokak'taki restore edilerek restaurant olarak hizmete açılan Katipler Konağı ile onun doğusunda bulunan Aksuların evleri yine aynı sokaktaki Alaybey Konağı, Üçtutlar mahallesindeki Damatoğulları Evi, Osmancık Caddesi'ndeki Tekkeli Hoca Evi sayılabilir. Günümüzde eski Çorum’u yansıtacak sokaklar kalmamıştır. Karakeçili, Üçtutlar, Devane gibi eski mahallelerdeki bazı yapılar bugüne kadar gelebilmiş ve ayakta durma çabası içindedir.

Veli Paşa Konağı: Veli Paşa Konağı il merkezinde Tepecik Mahallesi, Şeyh Eyüp Sokak, No:13’te bulunmakta olup, Veli Paşa oğlu Şevket Bey (Şevket Eren; 1875 – 02 Haziran 1940) tarafından 1923 – 1924 tarihinde yaptırılmıştır. Konağın yapım işini o dönemin tanınmış iki ustası; İbiklerin Osman Ağa ile oğlu Elvan Ağa üstlenmişlerdir. Veli Paşa konağı genel yerleşimi, iki kat ve bodrumdan oluşan iç sofalı (karnıyarık) plan tipindeki konak yapısı ile içe dönük bahçe etrafına yerleşmiş müştemilat yapılarından oluşmaktadır. Kuzey ve batısında yollarla çevrelenmiş avluya her iki sokaktan giriş, kuzeyden iki kanatlı ahşap kapı ile batısından da yine haremlik ve selamlık olduğu düşünülen iki ayrı kapı ile sağlanmaktadır.

Genel özellikleri ile yapı, Türk evinin ve Çorum’un tarihi evlerinin öne çıkan bir örneğini oluşturmaktadır. Bulunduğu çevrede tarihi dokunun devamı niteliğindedir. Veli Paşa Konağı, camisi, caddesi ve sokağı ile bir bütünlük arz eder.

Konak Çorum Belediye Başkanlığı’nca 2004 yılında aslına uygun olarak restore edilerek, tefrişatı yapılmış ve Kültür-Sanat faaliyetlerinin gerçekleştirildiği otantik bir mekân haline getirilmiştir.

Bilaller Konağı: İl merkezi Üçtutlar Mahallesinde yer alan ve Sivil Mimarlık örneği olarak tescilli olan Bilaller Konağı; dikdörtgen plan üzerine ahşap karkas tekniğinde, iki katlı, çıkmalı olarak inşa edilmiştir. Kırma çatılı olup, alaturka kiremitle örtülüdür. Mülk sahiplerince 49 yıllığına ücretsiz olarak Kültür ve Turizm Müdürlüğünce kullanılmak üzere İl Özel İdaresine tahsis edilmiştir. Bahçesi ile birlikte 900 m2 yakın kullanım alanı olan bu konağın restore edilerek kültür ve sanat faaliyetlerinin burada yapılması planlanmakta olup Bilaller Kültür Sanat Merkezi olarak OKA’ya Turizm Altyapı Desteği kapsamında sunulan proje kabul edilmiş olup restore edilmektedir.

Hanoğlu Konağı: İl Merkezi, Yavruturna Mah. Kulaksız Sokak No:5-5A adresinde yer alan bina, kareye yakın planlı, kısmi bodrum kat üzerine iki katlı inşa edilmiştir. Yapının giriş cephesinde, Zemin kat pencere ve giriş kapısı kenarında taş söveler, kat hizalarında ise taş silmeler mevcuttur. Örkü sistemi kırma çatı olup, üzeri alaturka kiremit ile örtülüdür. Yapı restore edilerek, restoran olarak işletilmektedir.

Kâtipler Konağı: İlde Karakeçili Mahallesi, Alaybey Sokak'ta yer almakta olan konak, 1878 yılında Abdülhamit Dönemi iç sofalı (karnıyarık) plan tipinde yapılmıştır. İki katlı ve bahçeli olup korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli ve kentsel sit alanı içerisinde yer almaktadır.1975 yılına kadar mesken olarak kullanılan konak 1995 yılında restore edilerek Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli özel lokanta olarak aynı yıl hizmete açılmıştır. Çorum Mutfağına ait yöresel yemeklerin sunulduğu konakta aynı anda 87 kişiye hizmet sunulabilmektedir.

İsmet Eker Konağı: 29 Ekim 1923 yılında TBMM Başkanvekili sıfatıyla Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte Cumhuriyetin kurulmasında büyük emeği olan ve "Cumhuriyet ilan edilmiştir arkadaşlar" diyen Çorum Milletvekili İsmet Eker'e aittir. Merkeze bağlı Bayat Köyü'nde yer alan ve Türk mimarisinin en güzel örneklerini barındıran konak, 1926'da kentin önemli yapı ustalarından Muttalip Ağa tarafından yapıldı. Konağın bir benzeri Ankara Kalesi içinde bulunuyor.

1926 yılında inşa edilen ve içerisinde konak, ahırlar, samanlık, silo, kuruluk, bahçe, hizmetkârların kaldığı bölümleri bulunan İsmet Eker Konağı kültür – sanat alanında kullanılmak üzere ücretsiz olarak İl Özel İdaresine tahsis edilmiş olup Kırsal Yaşam ve Tarım Müzesi olarak planlanmış, birinci bölümü restore edilip çevre düzenlemesi yapılmıştır. Restore edilip çevre düzenlemesi yapılan İsmet Eker Konağı’nda “Kırsal Yaşam Müzesi” açılması çalışmaları devam etmektedir.

Geyikli Ev: Çorum, Merkez, Çepni Mah. Merih Sokak No:10'da yer alan tarihi ev, Kareye yakın plan üzerine ahşap karkas tekniğinde çatı katı dâhil üç katlı, çıkmalı olarak inşa edilmiştir. Çatı katı arka cephe alınlığındaki geyik motifi nedeniyle geyikli ev olarak da bilinir.

Çatalkara Kültür ve Sanat Evi̇ (İski̇li̇p): Hughette Eyüboğlu'nun girişimi, Kaymakamlık ve Belediyenin işbirliğiyle restore edilen 120 yıllık tarihi İskilip evi, adını yörede yetişen Çatalkara üzümünden alıyor. Çorum Valiliği'nin katkılarıyla hizmete açılan sanat evinde sergi dışında çeşitli sanat dallarında atölye çalışmaları ve konferanslar düzenleniyor.

Yazmalı Konak (İskilip): Çatalkara Sanat Evi’ne komşu olan tarihi konak, restore edilerek konuk evi haline getirildi.

Tarihi Dulkadiroğulları Konakları (Boğazkale): Boğazkale’de, 360 yıllık tarihi geçmişe sahip Osmanlı mimarisi niteliğindeki haremlik ve selamlıktan oluşan 2 adet konağın ihtişamıyla karşılaşırsınız. Söz konusu konaklar Dulkadiroğulları Beyliği'ne mensup Dölarslan ailesinden kalmıştır. 8000 m2 alan üzerine kurulu tarihi konaklar bahçesi ile birlikte doğal bir görünüme sahiptir.

Hacıhamza Evleri (Kargı): Kargı ilçesine bağlı Hacıhamza'da eski Türk mimarisi örneklerinden olan günümüze kadar gelmiş eski evler mevcuttur. Bir kısmı halen kullanılmaktadır. Çoğu iki katlı olan evler, ahşap arası kerpiç örülerek yapılmış ve tatlı kireç sıvalıdır. İlçenin en büyük kasabası olan Hacıhamza'daki eski doku kentsel sit olarak ilan edilmiştir.

Eski İstiklal İlkokulu (Hasan Paşa Yazma Eser Kütüphanesi): 1913 – 1915 yılları arasında Mutasarrıf Nurettin Bey Döneminde yapılmıştır. O zamanki adı “Mescidi Mektebi” olan yapı, Cumhuriyetin ilanından sonra 1925 yılında İstiklal İlkokulu olarak değiştirilmiştir. Geç Osmanlı Devri mimari özelliklerini yansıtan yapı yaklaşık kare planlı olup, bodrum dâhil üç katlıdır. Yapı malzemesi olarak dış cephe köşelerinde, kat silmelerinde ve kapı ile pencere sövelerinde sarı renkte kum taşı kullanılmış olup, diğer kısımlar ise harçlı kırma taş örgülüdür. Taban ve tavanı ahşap olan yapının iki girişi bulunmaktadır. Binanın örtü sistemi kırma çatı olup, üzeri kiremit ile örtülüdür. Mevcut bilgilere göre bugünkü okul binasının yerinde 1326 yılı yapımı bir medrese ve kütüphanesi bulunmaktaydı. 1921 yılında iki odası Erkek Muallim Mektebine tahsis edilmiştir.

Taş Mağaza: Geç Osmanlı Dönemine tarihlenen yapı, bodrum, I. kat ve ara kattan ibaret olup, dikdörtgen planlıdır. Pencereleri yuvarlak kemerlidir, yapının I. katı ile ara katın alt kısmı sarı kesme taştan, üst kısmı tuğladan yapılmıştır. Kirpi saçaklı, beşik çatılı ve alaturka kiremit örtülü olan tarihi yapı, il merkezinde Çepni Mahallesi Hürriyet Sokak'ta yer alıyor.

Mecitözü Eski Askerlik Şubesi (Kültür Evi-Kent Müzesi): Mecitözü İlçe merkezinde yer almaktadır. Geç Osmanlı Dönemine tarihlenen yapı, H. 1306 tarihinde ilkokul olarak inşa edilmiş, 1312 yılında Mekteb-i Rüştiye (Ortaokul)’ye dönüştürülmüş, daha sonra ise tabur merkezi olarak kullanılmıştır. Lise binası olarak da kullanılan yapı, yeni lise binası yapıldıktan sonra pansiyon olarak faaliyet göstermiş, bugün ise Mecitözü Lisesi bahçesinde metruk bir ünite durumundadır. Yapı dikdörtgen planlı, bodrum kat üzerine iki kat olarak inşa edilmiştir. Yapı malzemesi olarak dış cephede yalnız köşelerde, kapı-pencere söveleri ile katları ayıran silme ve saçaklarda kesme taş, diğer kısımlarda moloz taş iç kısımda ise ahşap malzeme kullanılmıştır. Yapıya giriş batı cepheden taş basamaklı, iki sütunlu antreden çift kanatlı ahşap kapı sağlanmaktadır. İkinci katta ise giriş genişliğinde çift sütunlu ve demir parmaklıklı balkon yer almaktadır. Ayrıca yapıya doğu cepheden ikinci bir giriş daha bulunmaktadır.

Mecitözü Hükümet Binası: İlçe merkezinde Cami Kebir Mahallesi, Hükümet Caddesi'nde Geç Osmanlı Dönemine tarihlenen yapının İskilipli İsmail Kemal (Aplsar) Beyin Mecitözü Kaymakamlığı sırasında H.1315-20 tarihleri arasında köy ve kasaba halkının katkılarıyla yapıldığı söylenmektedir. Yapı, kareye yakın planlı ve su basman üzerine iki katlı, kuzey ve güney cepheleri çıkmalı olarak inşa edilmiştir. Yapı malzemesi olarak taş, tuğla ve ahşap kullanılmıştır. Kuzey ve güney cephelerinden iki girişli olup, giriş kısımlarında iki sütunlu sahanlık kısmı bulunmaktadır. Yapının salon ve bazı oda tavanları, ahşap ve ortası göbekli olup, orijinal durumunu korumaktadır. Oda kapılarında ise basit geometrik bezemeler ile içi bitkisel bezemeli rozetler yer almaktadır. Aslına uygun restore edilmiş olup Kaymakamlık Binası olarak kullanılmaktadır.

Taş Mektep: İskilip İlçesi Meydan Mahallesi'nde bulunan 1922 tarihli bina, dikdörtgen planlı olup, bodrum hariç iki katlı olarak yapılmıştır. Yapı malzemesi olarak dış cephelerde, kapı, pencere sövelerinde, kat arası ve saçak altlarındaki silmelerinde kesme taş, diğer kısımlarda araları harçlı moloz taş kullanılmıştır.

İskilip Redif Kışlası: İskilip İlçesi Meydan Mahallesinde bulunan Geç Osmanlı Dönemine tarihlenen yapı, dikdörtgen planlı olup, bodrum kat hariç iki katlıdır. Yapı malzemesi olarak araları harçlı moloz taş kullanılmış olup,dış cephe köşelerinde, kapı, pencere sövelerinde, kat arası ve saçak altlarındaki silmelerinde kesme taş kullanılmıştır. İlçenin en önemli tarihi varlıklarından olan 20. yy. geç Osmanlı dönemi mimarisine sahip “Redif Kışlası” restore edilerek kültür merkezi olarak kullanılma aşamasına geldi.

KALELER
Çorum Kalesi: Kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Sultan Kılıç Arslan tarafından yapılmış bir Selçuklu yapısı olduğunu bildirmektedir. Kale, şehrin güneyinde az yüksek platform üzerinde ovaya hâkim bir yerde kurulmuştur. Kare biçiminde olup, her kenarı 80 metredir.

Kalenin asıl girişi, kuzey cephede ortada bulunan dikdörtgen şeklindeki çıkmadan içeri açılan kapı ile sağlanmaktadır. Kapıdan girildiğinde sağ ve sol taraflarda birer oda bulunmaktadır. Bu odalardan soldaki kale muhafızına ait olup, sağdaki ise zindan olarak kullanılmıştır. Selçuklu mimari özelliği taşıyan Çorum Kalesi’ne ait ilk yazılı belgeler MS 1571 (Hicri 979) tarihlidir. MS 1577 (Hicri 985) tarihli belgeden ise kaleden “Sultan Süleyman Hayratı” olarak söz edilmektedir. 1842 yılında Çorum’da W. F. Ainsworth kalenin eski malzeme ile inşa edilmiş yeni bir yapı olduğunu, yapılırken eski planın büyük olasılıkla korunduğunu gözlemlerinde aktarmıştır. Yine aynı yıl gezgin W.J. Hamilton ise kentin güneydoğusunda bir tepe üzerine inşa edilmiş kare planlı kale yapısının Sultan Süleyman tarafından inşa edildiğinin söylendiğini belirtmektedir. Yapı malzemesi olarak düzgün kesme taş, moloz taş ve Roma – Bizans dönemlerine ait devşirme taşlar kullanılmıştır. Kale içinde küçük bir cami ile konutlar yer almaktadır.

 

İskilip Kalesi: İlçe merkezinde, kızılırmak’ın kuzey kenarında bulunan ve Osmanlı Dönemine tarihlenen kalenin üç yanı sarp kayalık olup, sadece kuzeybatısından çıkış mümkündür. Yüz metre yüksekliktedir. Etrafı surlarla çevrilidir. Dört yanında burçlar bulunmaktadır. Kalenin güneye bakan kısmında bir kapısı vardır. Kalenin inşa edildiği sarp kayalığın eteklerinde Roma Devrine ait kaya mezarları bulunmaktadır. Kalede iki gizli yol bulunmaktadır. Birisi büyük Câmi yönünde, birisi de Tabakhane Mahallesine çıkmaktadır. Kalenin kimler tarafından yapıldığı bilinmemektedir.

Osmancık Kalesi: Eski Osmancık ilçesinin doğusunda çok dağlık olan Kandiber denilen kalenin içerisinde kurulmuştur. Surlarının uzunluğu 2500 m, yüksekliği 27.5 metredir. Kalenin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Kale içerisinde kayaları oymak suretiyle yapılmış bir hamam harabesi bulunmaktadır.

Hacıhamza Kalesi: Hacıhamza Beldesindeki İncesu Deresi’nin kuzeyinde yer alan kale ikizkenar yamuk planlıdır. Şeriye Sicil kayıtlarında III. Ahmet tarafından 1723 yılında yapıldığı anlaşılan kale, 1940’lı yıllara kadar kasaba halkını içinde barındırmıştır. Kalenin içinde, cami, medrese, han ve hamamdan oluşan külliye mevcuttur. Kale duvarları moloz taştan yapılmış, taş aralarında harç kullanılmıştır. Kale kapılarından günümüzde kuzeydeki kapı ayakta kalmıştır. Halk arasında Küçük Kapı olarak bilinen kapı, boyutları nedeniyle insanların geçişi amacıyla yapılmış olmalıdır. Doğu kapısı yıkılmış olup, yerine evler yapılmış bulunmaktadır. Kale, yer yer yıkılmış, üzerlerine evler yapılmış olmasına rağmen varlığını bugüne kadar koruyabilmiştir.

 

CAMİLER
Ulu Câmi (Murad-ı Rabi Camii):
Osmancık caddesi üzerinde bulunan cami Çorum’un en büyük câmisidir. Minberinin kapısı üstünde 706 senesi Safer ayının onuncu günü (1306 Ağustos) yazısı bulunmaktadır. Sultan Alâeddin Keykubat’ın azatlı kölesi Hayrettin Hazır tarafından yaptırılmıştır. Çeşitli zelzelelerde yıkılıp yeniden yapılmıştır. II. Bayezid zamanında 1446 tarihinde meydana gelen büyük depremde harap olmuş, Mimar Sinan tarafından onarılmıştır. Bu onarım Mimar Sinan’ın Teskiret-i Enbiye isimli kitabında da geçmekte olup, kitapta “Çorum’da Alaaddin Cami’ni müceddeden tamir ve inşaa ettiği” yazılıdır. III. Murat zamanında cami “Sultan Muradi Salis Camii” diye anılmaya başlamıştır. IV. Murat Erivan seferine giderken Çorum – Boğacık köyünde konaklamış, cami bu dönemde tekrar tamir ettirilerek etrafına medreseler ve akarat yaptırılmıştır. Cami, bu zamanda Sultan Murad-ı Rabi Cami olarak adlandırılarak Evkaf Dairesi kayıt ve sicillerine bu isimle geçmiştir. 1790 yılındaki depremde tekrar harap olana cami, en son olarak Çabarzâde Süleyman Bey ile oğlu Abdülfettah Bey tarafından bugünkü şekli inşa edilmiştir. İnşaat, 1810 senesinde tamamlanmıştır.

Caminin son cemaat yeri ve üst katı II. Meşrutiyetin ilanından sonra yapılmış, doğu tarafa minare ilave edilmiştir.

Ulu Cami’nin abanoz ağacından yapılan minberi, kitabelerine göre 1306 tarihinde Davutoğlu Ahmed’in emri ile Ankaralı sanatçılar Abdullah oğlu Davut ve Ebubekir oğlu Muhammed tarafından yapılmıştır. Bazı onarımlar görmüş olan minber orijinalliğini büyük ölçüde korumuş olup sanat tarihi açısından önemlidir.

Han Cami (Gülabibey Camii, Ömer Neftçi Camii): Çorum Gülabibey Mahallesinde yer alan cami, Gülabibey Cami, Han Cami, Ömer Neftçi Cami olarak üç şekilde isimlendirilmektedir. Erken Osmanlı Dönemine tarihlenen cami, Çorum Beylerinden Gülabibey tarafından yaptırılmış, 1579 yılında onarım görmüştür.

Caminin son cemaat revakının orta bölümündeki kapının üstünde yer alan “Han Camii 0310” şeklindeki kitabenin buraya büyük bir ihtimalle Ömer Nehci Efendi tarafından yaptırılan onarımda konulmuş olduğu sanılmaktadır. Dikdörtgen planlı cami, tek kubbeli harim ile kuzeyindeki üç kemer gözlü son cemaat yerinden oluşmaktadır. Son cemaat yeri üç kemer gözlü olup, orta bölümü aynalı tonozla, iki yan kısım ise kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerinden basık kemerli, iki kanatlı ahşap bir kapı ile kare planlı harime geçilmektedir. Harim büyük bir kubbe ile örtülü olup, kubbeye sivri kemerli tromplarla geçilmektedir. Yapının alt pencereleri taş söveli, düz atkılı, dikdörtgen şekilli, demir korkuluklu, üst pencereler dikdörtgen şekilli, yuvarlak kemerli ahşap şebekelidir. Minare harimin kuzeybatı köşesinde yer almakta olup, kaidesinde malzeme olarak düzgün olmayan iri kesme taşlarla birlikte devşirme malzeme, diğer bölümlerinde tuğla kullanılmıştır. Papuç ile gövdenin başlangıcındaki bilezik taştan olup, külahla örtülüdür.

Hıdırlık Câmii: Eshâb-ı kirâmdan Süheyb-i Rûmî’ye saygı nişanesi olmak üzere ilk defa Hıdır oğlu Hayreddin Bey tarafından il merkezindeki Hıdırlık tepesinde yaptırılan caminin yapım tarihi bilinmemektedir. Beşiktaş Muhafızı Çorumlu Yedisekiz Hasan Paşanın Süheyb-i Rûmî’den bahsetmesi üzerine, Sultan İkinci Abdülhamid Hanın emri üzerine şimdiki câmi ve türbe yapılmıştır.

Camide üç kitabe bulunmakta olup, birincisi güney cephede mihrabın üstünde yer alan üst pencerenin iç şebekesinin alt bölümündeki Arapça “ Sene 1307” yazılı kitabe, ikincisi son cemaat yerinden harime açılan kapının doğusunda yer alan “Hıdırlık Cami 1307 (1889)” şeklindeki Türkçe kitabe, üçüncüsü ise minber tahtının korkuluğunda yer alan dört satır halindeki Sene 1308/1890 tarihli minberin ve ustanın kitabesidir.

 

Cami, kıbleye dikey olarak uzanan dikdörtgen bir plana sahip olup, batısında Suheyb-i Rumi ve Ubeyd Gazi’nin sandukaları bulunan bir türbe yer almaktadır. Son Cemaat yerine doğu cephedeki merdivenler çıkılmaktadır. Buradan harime etrafı mermer kaplı, dikdörtgen formlu, basık kemerli iki kanatlı ahşap bir kapıdan geçilmektedir. Dikdörtgen planlı harim, kuzeydeki mahfile kadar büyük bir bağdadi kubbe ile örtülmüştür. Caminin pencereleri yuvarlak kemerli olup, alt pencereler demir şebekeli, üst pencereler ise alçı şebekelidir. Yapı malzemesi olarak sarı kesme taş, moloz taş ve tuğla kullanılmıştır. Harimin kuzeydoğu köşesinde yer alan minarenin kaidesi, şerefe kısmı kesme taştan, gövdesi tuğladan yuvarlak formlu olarak yapılmıştır. Caminin içinde yer alan türbede Suheybi Rumi ve Ubeyd Gazi; Caminin batısında bahçe içinde yer alan türbede Elhac Yusuf-u Bahri, bu türbenin batı bitişiğinde yer alan türbede ise Kerebi Gazi yatmaktadır. Kerebi Gazi Türbesinde ayrıca Nakşibendî Tarikatından Hacı Salih Efendi ve eşraftan Zarif Efendi’nin mezarları da bulunmaktadır. Cami etrafında yer alan mezar ve türbelerle bir hazire özelliği taşımaktadır.

 

Kubbeli Cami: İl merkezinde Çepni Mahallesi'nde yer almaktadır. 1697 – 1784 yılları arasında Kubbeli Mescid olarak anılan, 1784 yılında minber konularak camiye çevrilen yapının yerine 1921 – 1922 yıllarında bugünkü cami inşa edilmiştir. Son cemaat yeri ise 1938 yılında yapılmıştır. Caminin harime açılan kapısı üzerinde Sene 1340 Kameriye (1921 – 1922) tarihli kitabe vardır.

 

Cami, büyük tek kubbeli, kare planlı harim ve harimin kuzeyinde üç küçük kubbeli mahfil ile kuzeydeki yamuk planlı son cemaat mahallinden oluşmaktadır. Son cemaat yeri ile doğu cephelerden girilen harim büyük bir kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş yuvarlak kemerli tromplarla sağlanmaktadır. Kubbede bitkisel motifli bir göbek vardır. Caminin alt pencereleri dikdörtgen biçimli, sivri kemerli, demir parmaklıklı, üst pencereler ise dikdörtgen biçimli sivri kemerli alçı şebekelidir. İnşa malzemesi olarak sarı renkte kesme kum taşı kullanılmıştır. Minare, kuzeydoğu köşede yer almakta olup, kesme sarı taşından yapılmış, çokgen gövdeli, tek şerefelidir.

 

Çakır Cami: Çepni Mahallesi, Kubbeli I. Sokak'ta yer alan, 19 yüzyıl ortalarına doğru yapıldığı düşünülen caminin doğu duvarında tamir tarihini gösteren Çakır Cami 1950 yazılı Türkçe bir levha asılıdır. Cami, kare planlı bir harim ve harimin kuzeyindeki üç tarafı kapalı son cemaat yerinden oluşmaktadır. İki kanatlı ahşap kapı ile son cemaat yerine girilmekte, buradan düz atkılı bir kapı harim kısmına geçilmektedir. Harim, düz ahşap tavanla örtülü olup, göbekli tavan doğu – batı yönüne doğru belirli aralıklarla uzanan uzun ve ince çıtakari dikdörtgenlerle süslenmiştir. Caminin doğu, batı ve güney cephedeki alt pencereleri düz atkılı dikdörtgen biçimli, üst pencereler ise içeriden sivri kemerli vitraylı, dışarıdan yuvarlak kemerli alçı şebekelidir. Yapı, taş temel üzerine ahşap karkas tekniğinde inşa edilmiştir. Son cemaat yerinin batısında ahşap minaresi bulunmaktadır. Minare gövdesi ahşap çıtalarla çokgen şeklinde düzenlenmiş, gövdenin üst tarafında bir bilezik bulunmakta olup, külahla örtülüdür. Caminin örtüsü kırma çatı olup, alafranga kiremit ile örtülüdür.

 

Kale Cami: İl merkezinde Kale Mahallesi, Kaleiçi Mevkiinde yer alan cami, Osmanlı Dönemine ait olup, inşa kitabesi bulunmamaktadır. Batı duvarında üstte bulunan pencerelerden birinde 1217 tarihli onarım kitabesi mevcuttur. Kareye yakın bir plana sahip, kıbleye paralel uzanan tek sahınlı bir cami olup, harim kısmı, kuzeyde sonradan eklenmiş son cemaat yeri ve balkon minareden ibarettir. Harim doğu, batı ve kuzey olmak üzere üç taraftan mahfillerle çevrilmiştir. Camiye yuvarlak kemerli ahşap bir kapı ile girilmektedir. Tavanda sade bir göbek kısmı bulunmaktadır. Üst kat pencereleri sivri kemerli olup içerden vitraylı dışarıdan alçı şebekelidir. Alttaki pencereler dikdörtgen şekilli, düz atkılı dışarıdan ahşap şebekelidir. Düz ahşap tavanlı harim, dışarıdan oluklu tuğla ile kaplı kırma çatıyla örtülmüştür. Camide yapı malzemesi olarak alt kısımda taş, üst kısımda kerpiç ve ahşap kullanılmıştır.

 

Velipaşa (Abdülbaki Paşa) Cami: İl merkezinde Gülabibey Mahallesi, Velipaşa Caddesi'nde yer alan İnşa kitabesi olmayan caminin kuzey cephesindeki son cemaat yerine açılan kapının üzerinde “Abdülbaki Paşa Camii 1060/1650” yazılı bir levha bulunmakta olup, caminin 17.yy’ın ilk çeyreğinde yapıldığı düşünülmektedir. Yapı, mihraba tek sahın halinde yatay olarak uzanan dikdörtgen planlı harim ve harimin kuzeybatısındaki bir oda ve kuzeydoğusundaki son cemaat yeri ile birlikte kareye yakın bir plan göstermektedir. Son cemaat yerine kuzey cepheden düz atkılı, çift kanatlı demir kapıyla, buradan da çift kanatlı ahşap kapı ile alt mahfil olarak düzenlenmiş kısma ve harime geçilmektedir. Kareye yakın dikdörtgen planlı harim kısmı düz ahşap tavanlı olup, dışardan kırma çatılıdır. Caminin alt pencereleri düz atkılı, dikdörtgen biçimli, demir korkuluklu, üst pencereler sivri kemerli, alçı şebekelidir. Yapı, taş temel üzerine ahşap karkas tekniğinde inşa edilmiştir. Caminin minaresi ahşap olup, çokgen gövdeli, tek şerefelidir.

 

Kunduzhan Cami (Tabak Cami): İlimiz merkez Kunduzhan Mahallesi, Tabak 2.Sokak No:15'te Osmanlı Dönemine tarihlenen caminin inşa kitabesi olmayıp, kuzey cephedeki giriş kapısının üzerinde H.1284 tarihli onarım kitabesi mevcuttur. Cami, tek sahınlı, mihraba dikey uzanan dikdörtgen planlı harim ve harimin kuzeyindeki son cemaat yerinden oluşmaktadır. Son cemaat yerine ahşap camekânlı bir kapı ile girilmektedir. Buradan harime yine ahşap camekânlı bir kapı girilmekte olup, harim ahşap düz tavanla örtülmüştür. Göbekli düz ahşap tavanı çıtakari baklava dilimi motifleri ile süslenmiştir. Caminin pencereleri dışardan dikdörtgen şekilli, ahşap korkulukludur. Harimin kuzeyi ile son cemaat yerinin üst bölümü mahfil olarak düzenlenmiştir. Cami kırma çatılı olup, çatı dört cephede de pahlı geniş saçaklıdır. Yapı, taş temel üzerine ahşap karkas tekniğinde inşa edilmiştir. Son cemaat yerinin batı bitişinde yer alan minare ahşaptan yapılmıştır. Çıtalarla çokgen şekil verilmiş, gövdenin şerefeye yakın bölümünde bir bilezik bulunmaktadır. Minare piramidal bir külahla örtülüdür.

 

Üçköy Cami: İl merkezine bağlı Üçköy Köyü, Köy içi Mevkii'nde bulunan cami, Osmanlı Devri dini mimari örneklerinden biri olup, camide yer alan mermer kitabeden H.1315 (MS 1897) yılında Ali Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Dikdörtgen planlı camide temel ve duvarlar moloz taş, duvar köşeleri kesme taştır. İbadet mekânı dört ahşap sütun üzerine oturan ahşap kubbe ile örtülüdür. Kubbenin ortasında rozet ve lale motifleri bulunmaktadır. Kubbenin dört tarafı ahşap tavanla çevrilmiş, dikdörtgen tablalar halinde olup baklava dilimli motiflidir. Mihrap tarafında göbek kısmı yapılmıştır. Üzeri kırma çatılı ve alaturka kiremitle örtülüdür. Taş şerefeli bir minaresi vardır.

 

İskilip Şeyh Muhiddin Yavsî Câmii: İskilip’in en eski camisidir. İskilip’te Ebuss’ud Efendinin babası Şeyh Yavsî tarafından tek kubbeli olarak yaptırılmış, daha sonra Ebuss’ud Efendi tarafından ekleme yapılarak câmi büyütülmüştür. Cami, Ebuss’ud Efendi’ye ait 1569 tarihli vakfiyeye göre köprü, bedesten, mektep ve handan oluşan külliyenin bir parçası niteliğindedir. Ancak, bugün külliyeden eser kalmamıştır. Cami ters “T” planlı zaviyeli camilere benzemekte olup güneydoğusunda Şeyh Yavsi’nin Türbesi yer almaktadır.

İskilip Ulu Câmi: 1839’da Göçükoğlu Hasan Usta tarafından yapılmıştır. İskilip’tedir. Büyük ahşap kubbesi vardır. Caminin içi kufi yazılarla süslenmiştir. Taştan yapılmış minare dah önce yapılan camiden kalmıştır.

Mihri Hatun Câmii: Dördüncü Murad Han, Kargı’ya bağlı Karakire köyünde hastalanarak vefat eden hanımı için yaptırmıştır. 1943 zelzelesinden zarar gören yapı, tamir ettirilmiştir. Sâdece minaresi ilk yapılış şeklini korumaktadır.

Sinan Paşa Külliyesi: Kargı ilçesindedir. Külliye câmi, sübyan mektebi, han ve hamamdan meydana gelmiştir. 1507’de Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Câmi avlusunu çevreleyen medrese zamanımıza ulaşmamıştır. Hamam 1956’da tamir ettirilmiş olup, günümüzde kullanılmaktadır. Hanın bir kısmı yıkıktır. Cami 1943 yılında meydana gelen depremde büyük hasar görmesi nedeniyle yıkılmıştır. Yapı tarzı olarak Oğuz Köyü Cami’ne benzediği kaynaklarda belirtilmektedir. Caminin batısında bulunan tarihi minare taş örgülü olup tek şerefelidir. Şerefe altı mukarnaslı, konik gövdelidir.

Koca Mehmed Paşa Câmii: Sultan İkinci Murad’ın veziri Koca Mehmed Paşa tarafından 1430 senesinde Osmancık ilçesinde yaptırılmıştır. Selçuklu mimari özelliği hâkimdir. Kapısı cevizden olup, üzerinde çok zarif ve sanatkârane bir işçilikle işlenmiş oyma süslemeler vardır. Granit taştan yapılı mihrabın geometrik süsleri çok güzeldir. Câminin yanında imaret vardır.

İskilip Yivlik Akşemseddîn Hz. Câmii ve Türbesi: Fâtih Sultan Mehmed Hanın hocası Akşemseddîn tarafından yaptırılmıştır. Osmancık ilçesindedir. Akşemseddin Hazretleri Şam’da doğmuştur. Yedi yaşındayken ailesi ile Amasya’ya göçtüler. Küçük yaştan itibaren dini ilimlerin yanı sıra tıp, astronomi, biyoloji ve matematik alanlarında kendini yetiştirdi. Yaşadığı dönemi aşan tedavi metotları uyguladı. Tarihte mikroorganizmalardan, mikroplardan ve hastalıkların insandan insana mikroplarla bulaştığından bahseden ilk insandır.

İskilip, Evlik Köyü’nde bulunan bu camiyi Akşemseddin’in oğlu yaptırmıştır. XV. yüzyıla tarihlenen çivi kullanılmadan yapılan camii yaklaşık 600 yıllıktır. Kare planlı olup, üzeri sonradan ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Yanında taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli minaresi eklenmiştir. Günümüze ulaşan dershane ve iki oda mescit olarak kullanılmaktadır.

Mecitözü Elvan Çelebi Zaviyesi ve Türbesi: Mecitözü ilçesi Elvan köyündedir. Zaviye, câmi ve türbeden meydana gelen yapı, Osmanlı döneminin ilk zaviyelerindendir. 1352’de Âşık Paşaoğlu Elvan Çelebi yaptırmıştır. Kündekari tekniğinin çok güzel bir örneği olan türbe kapısı, Çorum İl Müzesindedir. Yapı, orta kubbe ve şadırvanı, yan eyvanları ile tipik Türk yapısı özelliklerini göstermektedir. 1555 yılında üstü ahşap ve topraktan olan cami bölümü Türk sanatında barok etkilerin görülmesi ile 1750'den sonra büyük ölçüde onarım görerek şimdiki tavan kaplaması yapılmıştır. İnce ahşap direklere oturtulmuş, barok profilli kemerlere sahip mahfili vardır. Kemerler ve tavanlardaki kalem işleri 18. yy sonu 19. yy başlarına tarihlenmektedir. Yapının cami kısmındaki kitabeden 1282-3, türbe üzerindeki kitabeden ise 1307 tarihleri çıkarılmıştır. Günümüzde cami olarak kullanılmaktadır.

Yeni Cami: Alaca İlçesi Çorum Caddesi'nde bulunan Geç Osmanlı Dönemine tarihlenen cami, Ardahan göçmenlerinden Şeyh Efendi tarafından H.1311 (MS 1893) yılında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı camide yapı malzemesi olarak kesme taş kullanılmış olup, taş araları derzlidir. Camiye taş söveli, yuvarlak kemerli ahşap kanatlı bir kapı ile girilmektedir. İbadet ve son cemaat yerinden oluşan camide ibadet mekânı dört sütun üzerine tromplar vasıtasıyla oturtulmuş tek merkezi kubbe ile örtülüdür. Kubbenin dört tarafı ahşap tavanla çevrilidir. Mihrabı alçıdandır. Minberde, batı cephede ve minarede (H.1317) kitabeler vardır.

Koyun Baba Türbesi: Osmancık İlçe merkezinde bulunan ve Osmanlı padişahlarından Sultan II. Beyazıt zamanında 1469 tarihinde yaptırılan türbe, yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuştur. Peygamber efendimizin torunu Hz. Hüseyin'in 7. Oğlu Ali Rıza'nın oğlu olduğu rivayet edilmektedir. Asıl adı Seyyid Ali olan Koyun Baba, Horasan'da doğmuştur. Kerbelayı ziyaret etmiş oradan hacca gitmiş, hacdan dönüşte Anadolu’ya gelmiştir.  Evliya Çelebiye göre Hacı Bektaşi Veli'nin halifelerindendir.  Daha sonra Bursa'da Abdullah adında zengin bir kişiye koyunların ikiz kuzularından bir tanesini ücret olarak almak üzere çoban durmuştur. Kuzuların sayısı 40 olunca Bursa'dan ayrılarak Osmancık'a gelerek yerleşmiştir. Zaman zaman koyun gibi melediği için "Koyunbaba" ismi ile anıldığı söylenmektedir. Hakkında halk arasında birçok kerametleri anlatılan Koyun Baba'nın mezarı vasiyeti üzerinde İlçenin kuzeyinde bir tepe üzerine yapılmıştır. II. Beyazıt tarafından mezarına bir türbe ve yanına aşevi ile mescit yaptırılmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde türbe alanında cami, yemekhane, ziyafet odası, konuk evleri olduğunu belirtmiş ise de günümüzde türbe dışındaki yapıların bugün temelleri kalmıştır. Türbenin çift kanatlı, derin oyma tekniği ile işlenmiş ahşap kapısı bugün Çorum Müzesi’nde korunmaktadır. Türbe 1989 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

Evci Köyü Cami: Alaca İlçesi Evci Köyü'nde yer alan Osmanlı Dönemine tarihlenen cami, kare planlı olup, beden duvarları moloz taştan köşe dönüşleri ise kesme taştan inşa edilmiştir. Girişi kuzeyden sağlanan caminin ön kısmında daha sonra eklenti yapılan son cemaat yeri vardır. Kuzeydoğu köşede yer alan minare tuğladan inşa edilmiş olup, tek şerefelidir.

Hüseyin Gazi Külliyesi: Alaca İlçesinin 3 km. güneyinde yer alan yapı kompleksi medrese, türbe, aşevi, misafirhane, çeşme ve havuzdan oluşmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait iken önceki yıllarda şahsa satılan yapı kompleksi 13yy’a tarihlendirilmektedir. Günümüzde yapı kompleksinin çevresi, mal sahibi tarafından etrafı duvar ve tellerle çevrilmiştir. Hüseyin Gazi Külliyesi medrese, medresenin girişindeki aşevi, medresenin doğusunda türbe, medresenin kuzeyinde havuz, avlunun kuzeyinde çeşme ve kompleksin kuzeydoğusunda bugün depo olarak kullanılan misafirhane yapısından oluşmaktadır.

Hüseyin Gazi Medresesi: Alaca İlçesinin 3 km. güneyinde bulunan medrese pek az tanınan fakat orijinal bir mimari düzen göstermesi bakımından son derece ilginç bir yapıdır. Kitabesi olmadığı için yapım tarihi belli olmayan ancak mimari özellikleri göz önüne alınarak 13.yy’a tarihlenen yapı çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye görünümü vermektedir. Birbirine geçme iki bölüm halinde düzenlenmiş olan yapı kompleksine doğudaki beyaz ve siyah mermerden yapılmış portalla giriş sağlanmaktadır. Sanat tarihi açısından oldukça önemli olan ve basit bir bordürün çerçevelediği portalın kapı nişi derin ve kemeri altı sıra stalaktit dolguludur. Altta üzerinde yazı bulunmayan levha ile levhanın iki yanında iki oymalı kabara yer almaktadır. 13.yy. ortalarına tarihlenen bu Selçuklu portalından giriş holüne geçilmektedir. Dikdörtgen planlı holün kuzeyinde iki kademeli olarak dışarıya çıkıntı yapan bir kanat mevcuttur. Kuzey duvarında bulunan ocak yeri bu mekânın yapı kompleksine ait aşevi olduğunu göstermektedir. Giriş holünün batı duvarında kesme taştan örülmüş, kemerli basit bir kapı ile avluya geçilmektedir. Giriş kapısıyla avlu arasında bir eyvan ve avlu ile eyvanın yanlarında odaların bulunduğu mevcut olan duvar kalıntılarından anlaşılmaktadır. Avlunun güneyinde ise ana eyvan ile eyvanın batısında bir oda, doğusunda türbe yer almaktadır. Sonradan yapılan tadilatlarla ana eyvanın güney duvarına kapı açılarak, bu bölüme geçiş sağlanmıştır.

Hüseyin Gazi Türbesi: Hüseyin Gazi yapı kompleksi içinde bugün iyi durumda bulunan türbe, avlunun güneydoğusunda yer almakta olup, türbenin kapısı avlu tarafında avluya 45 derecelik bir açı yapar şekilde tertiplenmiştir. Türbe dikdörtgen planlı, çapraz tonoz örtülüdür. Dışardan görülen kubbe yalancı olup, sonradan yapılmış olması muhtemeldir. İnşa malzemesi olarak alt kısımlarda taş, üst kısımlara doğru az da olsa tuğla kullanılmıştır. Tuğla ve taş araları horasan harçlıdır. Türbeye yuvarlak kemerli, taş çerçeveli üzeri işlemeli ahşap bir kapı ile giriş sağlanmaktadır. Kapı kemeri üzerinde renkli mermerden yapılmış 12 köşeli yıldız motifi ile kapı üzerinde yine mermerden 4 sıra yazı bulunan kitabe bulunmaktadır. Türbenin duvarlarının iç yüzeyleri tatlı kireç sıvalı olup, üzerinde Allah, Muhammed ve halifelerin isimleri yazılıdır. Duvarların üst kısmında her duvarda bir adet olmak üzere toplam 4-adet pencere yer almaktadır. Pencereler içten dışa doğru daralarak dikdörtgen çerçeveli küçük birer mazgal pencereyle dışa açılmaktadır. Pencerelerin ikisi üzerinde içinde 5 köşeli yıldız motifi bulunan niş kısmı yer almaktadır. Çapraz tonoz ile örtülü olan türbenin tonozunda iç içe dairevi çizgilerden meydana gelen koyu mavi zemin üzerine beyaz çiçek motifli bir göbek kısmı bulunmaktadır. Türbenin içinde bir adet mezar yer almakta olup, mezarın baş kısmında 12 dilimli sarıklı mermerden bir mezar taşı mevcuttur. Baş taşının ön yüzünde 8 sıra araları cetvelli eski yazı kitabe, arka tarafında ise taban üzerinde kalp şeklinde mermer bir kurna bulunmaktadır.

Kalehisar Medresesi (Behramşah Medresesi): Mahmudiye Köyünün 2-3 km. güneyinde Kaletepe Mevkii denilen alanda yer alan medrese buradaki külliyenin bir parçasıdır. Yapım tarihi belli olmayan yapı, mimari özellikleri bakımından bir Selçuklu yapısı olduğunu göstermektedir. İki eyvanlı tipte, moloz taşla inşa edilen medrese kuzey-güney doğrultusunda kareye yakın bir planda yapılmıştır. Uzun giriş eyvanından üstü açık avluya geçilmektedir. Giriş eyvanının her iki yanında birer dershane odası, giriş ekseninde mihrap nişli ana eyvan ve her iki yanında birer oda yer almaktadır. Avlunun her iki tarafında avluya açılan üçer oda bulunmaktadır. Avluda üzeri tonozlu revak kalıntıları görülmektedir. Yapının portalına ait hiçbir iz kalmamıştır.

Kalehisar Külliyesi (Behramşah Külliyesi): Alaca İlçesi'nin 20 km, Alacahöyük Ören Yeri’nin 6 km kuzeyinde yükselen Kalehisar, antik dönemden beri yerleşim olarak kullanılan tarihi bir mekândır. 40 km mesafedeki Hattuşa tepelerinden bile görülebilen kalenin doruklarında Frig ve Bizans, eteklerinde ise Selçuklu yerleşimlerine rastlanır. Zirve noktasında Frig Dönemi'ne ait kalıntıların yer aldığı ihtişamlı yapının aşağısındaki düzlükte, Selçuklu Devrine tarihlenen Behramşah Külliyesi medrese, hamam, türbe ve handan oluşan tarihi kalıntılar moloz taştan inşa edilmişlerdir. Külliyenin hamamı medresenin güneydoğusunda kalmaktadır. Kareye yakın planlı yapının bazı duvarları temele kadar yıkılmıştır. Han külliyenin batısında yer almakta olup, yalnız temelleri kalmıştır. Külliyeye ait türbe yapısı ise kuzeyde yer almaktadır. Kare planlı türbenin bugün bir kemer parçası kalmıştır.

Demirşıh Türbesi: Sungurlu İlçesine bağlı Demirşıh Köyünün mezarlığı içinde bulunan türbe, doğu-batı yönünde dıştan dikdörtgen biçimli, kareye yakın iki odadan meydana gelmiştir. Birinci oda 25-30 yıl önce yeniden yapılmış, ikinci oda ise orijinal şeklini korumuştur, Alçak ve sivri kemerli kapı ile türbe kısmına geçilmektedir. Mekân kubbe ile örtülüdür. Cephelerin üç tanesinde pencere, güney duvarında niş yer almaktadır. Yapı malzemesi olarak dış köşelerde sarı kesme taş, duvarlarda toplama taş ve devşirme malzeme kullanılmıştır. Osmanlı Devri türbe yapılarına benzemekle beraber taşra tipindedir.

KÖPRÜLER ve ÇEŞMELER

Koyun Baba Köprüsü: Osmancık ilçesinde olup, Osmanlı köprü mimarisinin en güzel örnekleridir. İnşasına 1484’te başlanmış, 1489’da tamamlanmıştır. Köprü, 250 m uzunlukta, 7.5 m yüksekliktedir. Dokuz kemerli, on dokuz gözlüdür. Ancak bugün zamanla ırmak birikintileriyle dolması nedeniyle 15 gözü görülebilmektedir.

Adını ünlü Türk velilerinden Koyunbaba’dan alan köprünün kitabesi Arapça harflerle yazılmıştır. Birbirine paralel 5 sıradan meydana gelmektedir. Kitabede köprüyü yaptırandan bahsedilmekte olup, köprü mimarı hakkında herhangi bir bilgi verilmemektedir. Kitabede:

“Yardımından dolayı Allah’a Hamd ve doğru yolun kılavuzu Muhammed ve onun yüce ailesine ve halkı doğru yola yönelten ashabına salat olsun. Dünya, ibret sahiplerinin nazarında hayır ve geçit köprüsüdür. Yaratıklar için sürekli hayat ve sevinç imkânsızdır. Ne mutlu o başlangıç ve sonu düşünen kimseye ki, ahiret yolcuğuna devir için sevap edine. Sürüp giden sadaka ise, ne güzel sevaptır. Sadır ola bu yüce emir, bütün ülkelerde sürekli geçerli olsun.

Ulu, adaletli, bilgin sultan ve yiğit, yüce hakan, milletlerin yönetimini elinde tutan, Arap ve acem sultanlarının sultanı, gazi ve mücahitlerin efendisi, kâfir ve müşrikleri kahreden, krallar sultanı ve denizler hakanı, ihsan ve kudret sahibi Allah’ın desteklediği “Sultan Ebül-Fetih Beyazıt bin Mehmet Han”. Allah onun saltanatını gece ve gündüzler birbirini izledikçe sürdürsün. Kıyamet gününde sevaba ermek, üzerinden geçenlere ibret olmak, umum tarafından faydalanılmak amacıyla sürekli bir hayır olan bu değerli köprünün sağlam olarak yapılmasını emreyledi. Bu hayırlı eserin tesisi, 889 senesinin Şaban ayında başlandı ve 894 senesinde tamam oldu “ denilmektedir.

Tarihi İskilip Çeşmeleri:

İskilip çeşme bakımından zengin bir şehirdir. Şehirde 20 adet nispeten iyi durumda, eski eser özelliği taşıyan çeşme bulunmaktadır. Ayrıca bir kısmı tamamen yok olmuş, bir kısmı da eski eser özelliğini kaybederek günümüze gelmiş 22 adet çeşme daha vardır. Eski mahallelerin dar sokaklarında, meydanlarında ya da bazı anıtsal yapılar (camiler gibi) önünde yapılan bu çeşmelerin çoğu “Hacı Ali Suyu”nu dağıtır. Bu nedenle yöre halkı hemen her çeşmeyi “Haceli” (Hacı Ali) çeşmesi diye bilir.

İskilip çeşmelerinden Çay Suyu, Hacı Ali Suyu, Kara Su ve Yivlik Suyu gibi isimler taşıyan sular akmaktadır. Mevcut şehir şebekesi yapıldıktan sonra kullanılan tarihi tek suyolu Hacı Ali Suyu olup Cumhuriyet devrinde gelirleriyle birlikte vakıflardan İskilip belediyesine devredilmiştir. Halen 16 tarihi çeşmeden Hacı Ali Suyu akmaktadır. Tarihi çeşmelerin bir kısmından sadece şehir şebekesi suyu, bazılarından da şehir şebekesi Hacı Ali Suyu ile birlikte akmaktadır. İskilip çeşmeleri büyük şehirlerdeki gibi çok eski tarihlere inen abidevi ve çok süslü örnekler olmamakla birlikte kendi aralarında çeşitli gruplar teşkil edecek çokluktadır. Çoğunluğunda yoğun bir süsleme görülmeyen İskilip çeşmelerinden bazıları süslemesiz ve tamamen sade olup, bunlarda cephe şekillenişi ve yazı ile hareketlilik getirilmiştir. Birkaç çeşmede bir ibrik motifi, bazı çeşmelerde ise kemerlerin kilit noktasındaki yıldız motifleri görülmektedir. Ayrıca yapım, onarım ve ayet-hadis yazılarının yer aldığı kitabeleri hat sanatı ile yapılmış birer süsleme elemanı olarak değerlendirmek mümkündür. Çoğunda Hacı Ali suyu akan İskilip çeşmelerinin arkasında genellikle depoları vardır. Bu çeşmelerin suları açılıp kapanabilen musluklardan akmaktadır. Depolar dolduğunda fazla suların akması için üstte düz boru şeklinde lüleler konulmuştur.

 

SAAT KULELERİ

Çorum Saat Kulesi: 1894 tarihinde İkinci Abdülhamîd Hanın Beşiktaş muhafızı, Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Saat Kulesi 27.5 m yüksekliğindedir. Tabanı sekiz köşeli olup, 5.3 m çapındadır. Her köşesi 2.1 metredir. Kulenin gövde çapı 3.9 m olup, 24 köşegenlidir. Kuleye döner merdivenle çıkılır. 81 basamağı vardır. Saatin kadranının çapı 1.5 m olup, yelkovan uzunluğu 85 cm, akrep uzunluğu 70 santimetredir. Geniş ve çok derin bir temel üzerine oturtulduğu söylenmektedir. 68 cm genişliğinde, 1.70 m yüksekliğindeki kapısının üzerinde 60x95 cm ebadındaki kitabesinde:

Şehinşâh-ı zaman Abdülhamîd Hân-ı keremkârın

Ferikân-ı kirâmından Hasan Pâşâ bî-hemtâ

Bütün evkâtını vakf ile ihyâ-i hayrâta

Muvaffak eylesin hem de aynı âmâline Mevlâ

 
Bu saat kulesi ezcümle hayrât-ı güzîninden

Yapıldı yümn-i evferle bu şehri eyledi ihyâ

Çıkıp bir vakt-i eşrefde yazıldı bâbına târih

Bu mevkat-ı celili yaptı bak heft heşt Hasan Paşa.

yazıları yer almaktadır. Özel olarak İstanbul’dan gönderilen saat çanının sesinin uzaklardan işitilebilmesini sağlamak için de dört yöne açılan dört adet penceresi bulunmaktadır.

Sungurlu Saat Kulesi: 1892 yılında Kaymakam Edip Bey tarafından yaptırılmıştır. 

HANLAR ve HAMAMLAR

Velipaşa Hanı: Çepni Mahallesi'nde yer alan, Yozgat Beylerinden Veli Paşa tarafından yaptırılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde 2 Muharrem 1283 (1867) ve 23 Muharrem 1303 (1887) tarihli vakfiyelerde hanın yeri ve çevresi tarif edilerek vakıf akrarı atlatılmıştır. 1303 tarifli vakfiyelerde belirtilen akrar 1914 yılında tamamen yanmış, şimdiki han ve müştemilatı vakfın torunu ve aynı zamanda mütevellisi Şevket bey tarafından eskiye uyularak 1915-16 yıllarında yaptırılmıştır.

Velipaşa Hanı, 1000 m2 lik bir alanı kapsamakta olup, iki katlı olarak inşa edilmiştir. Sadece ön cepheye bakan köşk bölümü üç katlıdır. Gerek planı ve gerekse mimarı açıdan Osmanlı Dönemi hanlarına örnek teşkil eden han, ahşap ve kargir malzeme kullanılarak yapılmıştır. Uzun yıllar otel olarak işletilen handa, 1982 yılında Mimar Bülent ÇETİNOR tarafından çizilen rölöve projesine göre alt kattaki taş avlu etrafında at arabalarının bağlandığı bölüm, depolar ve kahvehaneler bulunmaktaydı. Avlunun iki başındaki ahşap merdivenlerle üst kata çıkılmakta olup, üst katta 35 tane han odası yer almaktaydı. Günümüzde han, bir dönem market olarak işletilmiş olup 150 yıllık bir geçmişe sahip olan tarihi Velipaşa Hanı aslına uygun olarak restore ettirilerek 2018 yılında turizme açılması planlanmıştır.

Hacıhamza Menzil Hanı: Kargı İlçesi, Hacıhamza Beldesi, Kale Kapısı Sokağı ile Sinan Paşa Cami arasında yer alan han, H.912(M.1506/07) yılında Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Temeli taş, üst kısmı tuğladan inşa edilmiş olan han dikdörtgen planlı, tek mekândan oluşmaktadır. Binanın örtü sistemini desteklemek amacıyla iç kısma üç adet kemeri konulmuştur. Han, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

Güpür Hamamı: Ulucami karşısındadır. 1436’da yapılan hamamda sonradan bir takım değişiklikler yapılmıştır. Hâlen kullanılmaktadır. Hamam, kadınlar ve erkekler bölümü olmak üzere iki kısımdan meydana gelmektedir. Kadınlar kısmı 1960 yılında yapılarak hamama eklenmiştir. Soyunmalık ve sıcaklık bölümünden oluşmaktadır. Erkekler bölümü; soyunmalık, ılıklık, sıcaklık ve iki halvetten meydana gelmektedir. Soyunmalık ve halvetler kare planlı olup kubbeyle, ılıklık ve sıcaklık kısımları ise dikdörtgen planlı olup tonozla örtülüdür. Hamamda yapı malzemesi olarak taş kullanılmıştır.

Paşa Hamam: Çöplü semtinde bulunan hamam, Tâceddîn İbrahim Paşa tarafından 1484’te yaptırılmıştır. Hâlen kullanılmaktadır. Osmanlı hamam mimarisi içerisinde çifte hamam düzeninde yapılmıştır. Kadınlar ve erkekler kısımları birbirlerine simetrik olan hamam günümüze özgün biçimini koruyarak gelmiştir. Soğukluk, sıcaklık ve halvet bölümlerinden oluşan Paşa Hamamı'nın her bölümünün üzeri kiremit kaplı kubbelerle örtülmüş ve hamamın duvarları kaba yontma taş ve moloz taşla örülmüştür. Kunduzhan Mahallesi-Çarşı içindeki Paşa Hamamı'nın 2007 yılı Ağustos ayında başlanan yenileme çalışmaları 2008 yılının Nisan ayında bitirilmiş ve hizmete açılmıştır.

Ali Paşa Hamamı: Çarşı içinde saat kulesi yanındadır. Çorum’un en büyük hamamıdır. Erzurum Beylerbeyi olan Ali Paşa tarafından 1573 yılında yapılmıştır. Hâlen kullanılmaktadır.

Çavuş Hamamı: Üçtutlar Mahallesi'nde yer alan, Osmanlı Devri mimari özelliklerini taşıyan hamam 1595 yılında Mustafa Ali Efendi tarafından yaptırılmıştır. Yapı malzemesi olarak duvarlarda taş, kubbe ve tonozlarda tuğla kullanılmıştır. Çevresi ve üzerine evler yapılan hamam soyunmalık, ılıklık, sıcaklık ve halvet kısımlarından oluşmaktadır. Soyunmalık kısmı yıkılmıştır. Ilıklık bölümünün ise sadece tonozu kalmış, diğer kısımları tahrip olmuştur. Sıcaklık kısmı kare planlı, kubbe ile örtülüdür. Halvet bölümü ise dikdörtgen planlı olup, orta bölümü kubbe, yanları tonozla örtülüdür.

Deri Hamamı (Eski Hamam): İskilip Kalesi'nin eteğinde, yazıtı olmayan hamamın ilk yapımının Romalılar Dönemine indiği, 15. yüzyıl’da bugünkü şeklini aldığı anlaşılmaktadır. Hamam günümüzde konutlar arasına sıkışmış durumda olup, yola göre oldukça derinde kalmıştır. Rivayete göre deri hamamı bilinmeyen bir sebeple kaybolmuş, zamanla unutulmuş ve geçen yüzyılda tesadüfen bulunmuştur. Hamamın kare planlı soyunmalığının üstü ahşap çatı ile örtülmüştür. Soyunmalığın içinde betonarme soyunma yerleri vardır. Dikdörtgen planlı ılıklık bölümünün batı tarafı pandantif geçişli iki kubbe, doğu tarafı uçtaki hela bölümüyle birlikte beşik tonoz ile örtülmüştür. Sıcaklık kısmı ortada pandantif geçişli bir kubbe, iki yanda tonoz örtülü dikdörtgen planlıdır. Sıcaklığın doğu ucunda tonozlu bir hücre ile devamında kubbeli iki adet halvet hücresi vardır. Hücrelerin devamında sıcak su deposu ve külhan bulunmaktadır.

Yeni Hamam (Şeyh Yavsi, Sabah, Şifa, Güven Hamamı): İskilip İlçesi'nde yer alan, kâgir olarak yapılan hamamın erkekler ve kadınlar kısımları, soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümleri şeklinde birbirine bitişik ve paralel şekilde uzanır. Hamamın arka kısmındaki su deposu müşterek olarak yapılmıştır. Erkekler ve kadınlar kısmındaki kare planlı soyunmalıklar, içten büyük bir kubbeyle örtülüdür. Erkekler bölümünde soyunmalıktan geçilen kubbeli ılıklık kısmının yanlarında hela bölümleri bulunmaktadır. Sıcaklık kısmında kubbe ile örtülü geniş bir orta mekânın çevresinde sıralanmış eyvan ve hücreler vardır. Eyvanların ılıklık tarafı hariç üç kenarda beşik tonozlu birer eyvan ve dört köşede tromp geçişli birer halvet hücresi yer almaktadır. Kadınlar tarafında ise kubbeli küçük bir ılıklıktan sıcaklığa geçilmektedir. Sıcaklık, iki yanı beşik tonozlu ortası kubbeli bir orta mekân ile üç adet halvet hücresinden meydana gelmiştir.

Hacı Hamza Hamamı: Kargı İlçesi, Hacıhamza Beldesi'nde yer almaktadır. H.912 (M. 1506/07) yılında Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme ve moloz taşlarla inşa edilen hamam kareye yakın planlı olup, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümünden oluşmaktadır. Üstü kubbeyle örtülü olduğu sanılan soğukluk kısmı 1956 yılında yapılan onarım sırasında değişikliğe uğramış, örtü sistemi düz tavan olarak değiştirilmiştir. Soğukluk kısmındaki sivri kemerli bir kapı ile duvarlarında nişlerin bulunduğu aynalı tonoz örtülü ılıklık bölümüne geçilmektedir. Bu bölümden birbirine eşit, tromplu iki kubbe ile örtülü sıcaklık kısmına girilmektedir. Bu iki mekân birbirine küçük bir kapı ile bağlanmış olup, her duvarın ortasına rastlayan yerlerine kurnalar yerleştirilmiştir. Ayrıca ikinci kubbeli mekânın külhan kısmına bir açıklığı bulunmaktadır.

 

MAĞARALAR

Eski Ekin Mağarası: Yapma mağaradır. Yanından dere geçen bu mağara yığılmış taş basamaklarından çıkınca yontulmuş bir kapıdan dar bir koridorla geniş bir odaya geçilir. Odanın içerisinde oturma yerleri ve dışardan ışık alması için bir de penceresi vardır. Gerdek Kaya Mağarası: Çorum’a 12 km uzaklıkta Elmalı köyüne yakın bir yerdedir. Mağara tek bir odadan ibarettir. Dış duvarları üzerinde çok enteresan motifler vardır.

Büyük Laçin Mağarası: Laçin’e bir km uzaklıktadır. Bir odadan ibarettir.

Mescitli Mağarası: Kaya içine oyulmuştur. Köye iki kilometredir.

Kapılı Kaya Mağarası: Kırkdilim Boğazının bitiminde yüksek odalı bir mağaradır. Geniş bir penceresi vardır.

Yeni Kışla Mağarası: Mağaranın içerisi 8-10 m yüksekliğindedir. Köye bir kilometre uzaklıktadır.

Molla Hasan ve Kadıderesi Mağarası: Yan yana dizilmiş üç dallı bir mağaradır. Köye 1 km uzaklıktadır.

Alköy Mağarası: Cemilbey bucağına bağlı Alköy’ün yakınında yerden 4 m yükseklikte çok düzgün oyulmuş bir mağaradır.

Sazak Mağarası: Saçayak boğazına 500 m uzaklıkta bir kaya üzerindedir. Mağarada ocak yerleri ve sedirler vardır.

Böğdüz Kılıçören Mağarası: İçerisine, çok derin bir koridorla girilir. Bu mağarada söylentilere göre büyük bir hazinenin Bizanslılar zamanında saklandığı söylenmektedir. Mağaranın ağzı kapalıdır, az bir yeri açıktır. Kılıçören köyünün güneyindeki dağlardadır.

 

KAPLICALAR

Çorum ilinde şifalı su kaynakları varsa da az olup, yeteri kadar faydalanılmamaktadır. Bazıları şunlardır:

Laçin Hamamı: İl merkezine 40 km uzaklıkta Laçin ilçesi yakınındadır. İçme kürleri idrar söktürücüdür.

Arak Maden Suyu: Çorum-İskilip karayolu üzerinde Karacaören köyü yakınındadır. Mide, karaciğer, safra yolları ve metabolizma hastalıklarının tedavisinde faydalıdır.

Figani (Beke) Hamamı: Çorum-Mecitözü yolu üzerindedir. İdrar söktürücü özelliği vardır.

bottom of page