Bayburt
BAYBURT TARİH
BAYBURT ADININ KAYNAĞI
Şehrin bu gün bilinen isminin Ortaçağ Ermeni kaynaklarında; Payberd, Bizans kaynaklarında; Payper, Baberd, Paypert olarak geçmektedir. XII.yy sonlarında bu bölgeden geçen Marko Polo’nun seyahatnamesinde; Painpurth, Baiburt olarak gözükmektedir. Arap kaynaklarında; Bâbirt, II.Mesud adına 1291’de basılan bir parada Baypırt denilmiştir. Akkoyunlu tarihinden bahseden çağdaş eserlerde Pâpirt şeklinde geçen kelimenin son hecesi Berd’in “yüksek kale” anlamına geldiği bilinmekteyse de ilk hecesine bir mana verilememektedir. 1647 yılında şehri ziyaret eden Evliya Çelebi Bayburt adının zengin manasına gelen “Bay” belde manasına gelen “yurt” gibi iki kelime ile izah eder. Osmanlı dönemine ait kaynaklar ise ismi bu günkü söylenişine uygun olarak Bayburt şeklinde kaydederler.
TARİHÇE
Bayburt'un tarihi M.Ö. 3000'li yıllara kadar uzanmaktadır. Şehir, Azziler tarafından kurulmuştur. Bayburt, Med, Pers, Roma, Bizans, Emevi, Saltuklu, Danışmend, Selçuklu, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlıların egemenliğinde kalmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Erzurum'a, 1927 yılında Gümüşhane'ye bağlı il olmuştur.
Xenophan, Anabasis adlı eserinde Bayburt’tan büyük, kalabalık ve zengin bir şehir olarak bahsetmektedir. O zamanki adı Gymnias olan Bayburt bir İskit şehridir. İskitler bizim saka olarak tanımladığımız Türklerdir. Bayburt yaklaşık olarak 5000 yıllık bir Türk şehridir.
Bayburt Kuzeyde Trabzon ve Rize, Doğuda Erzurum, Güneyinde Erzincan ve batısında Gümüşhane illeri ile çevrelenmiştir. Anadolu'da MÖ 1700'lü yıllardan 1200'lü yıllara kadar hüküm süren Hitit kaynaklarında "Azzi-Hayaşa" olarak anılan bölge, Bayburt'unda içinde bulunduğu Doğu Karadeniz bölgesinin iç kısımlarıdır. Azzi ve Hayaşa adları genellikle birlikte geçmektedir. MÖ 9.yy’da Urartu egemenliğine giren bölge MÖ 720 – 665 yılları arasında Kafkaslar üzerinden gelen Kimmer ve İskit akınlarına uğramıştır. MÖ 5.yy’da yazılan Herodot tarihinde ise bölgenin adı "Haldiler" in ülkesidir.
MÖ 2.yy'da doğu Karadeniz de Pontus krallığı kurulmuş ve kısa zamanda Roma İmparatorluğunun korkulu rüyası haline gelmiştir. Krallığın sınırları Kırım ve Ege ye kadar uzanmıştır. Roma ordularının MÖ 65 yılında başlattığı saldırılar sonucunda Pontus Devleti yıkılmış ancak bir kısım hazinenin saklandığı Bayburt kalesi MÖ 40’lı yıllara kadar direnerek düşen en son kale olmuştur Çoruh Vadisi Arap akınları ile daha Halife Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer zamanında tanışmıştır. Emevi orduları 705 yılında bu bölgeyi yağmalayıp ele geçirdiler. 715'de bu bölgeyi Bizanslılar geri aldılar. 850 yılında Malatya'nın Arap valisi, emrindeki tüm birliklerle Trabzon yöresini istila etti. Bu tarihten itibaren Bayburt çevresi Müslüman Türkler ile Bizans yönetimi arasında sürekli çekişme alanı oldu. Çünkü artık Türkmenler de Azerbaycan üzerinden Anadolu'ya doğru yayılmaya başlamışlardı. Romanos II zamanında, 960 yılında Anadolu'daki Oğuz sayısı 200 bin çadırı bulmuştu 1048 yılında Haldiya eyaletinin kırsal kesimi bütünüyle Türklerle dolmuştu. 1054 yılında Büyük Selçuk Sultanı Van civarındaki kaleleri bir bir fethederken üç kola ayırdığı kuvvetlerinin bir bölümü de bu bölgeye gönderilmişti.
1071 Malazgirt zaferinden sonra Türkler Anadolu'ya daha yoğun bir biçimde göç etmeye başladılar. Emir Abdul Kasım 1074'te Erzurum'da ve Çoruh havzasında egemenlik kurdu, 1080'de Saltukoğullar Devletinin temellerini attı. 1081'de Ebu Yakup ve İsa Börü adlı kumandanları Kars, Ardahan ve Gürcistan içlerine kadar uzanan yerleri zapt ettiler. Kıyı kesimlerini de haraca bağladılar. 1096'da Birinci Haçlı Seferi sırasında Bizans İmparatoru Aleksi ordusunu Danişmendliler üzerine gönderdi. Aynı anda Trabzon'un Bizans yanlısı valisi Teodor Gabras da Gümüşhane ve Bayburt'u zapt etti. Emir, Danişmendin Trabzon kuvvetlerini Şebinkarahisar'da yendi. Danişmendin oğlu Seyfettin İsmail Bey, Bayburt'u kurtardı.
Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu'ya 1284'te itibaren yurtluk arayan yeni Türkmen göçleri oldu. 14.yy’da, Bayburt yöresinde sözü geçen Akkoyunlu aşiretiydi. Timur'un 1402 Ankara savaşını kazanmasından sonra bölge bir süre için Timur'un oğlu Mirza Halil Sultanın yönetiminde kaldı.
Bayburt Moğol istilasıyla büyük bir yıkıma uğramıştır. 60.000 kadar Türkmen kitlesinin yerleştiği Bayburt Bölgesinden, 1.000 kadar Türkmen bölgeye zarar veriyor gerekçesiyle Denizli taraflarına gönderilmişlerdir. Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah’ın kardeşi Mugusiddin Tuğrul Şah Bayburt kalesini yeniden yaptırırcasına tahkim ettirmiştir.
Bayburt Kalesine Çin-ü Maçün kalesi de denilmektedir. Bunun sebebi kalenin Batı ve Güney dış yüzeylerinde tezyinat olarak mor firüze çinilerin kullanılmış olmasıdır.
1461 yılında Fatih'in donanması Karadeniz'e açılırken kendisi de kara ordusu ile yola çıktı. Fatih Bayburt civarın üs olarak kullandı. Tıpkı yıllarca önce Alaaddin Keykubat'ın yaptığı gibi ordusunu burada ikiye ayırdı. Batıdaki Rumeli ordusunu Sadrazam Mahmut Paşa'nın emrine verdi kendisi de doğudan Trabzon'un fethine çıktı. Fatih'in Otlukbeli zaferinden sonra bile Bayburt bir süre daha Akkoyunlu'ların daha sonrada Safevilerin egemenliği altındaydı. Yavuz Çaldıran zaferinden sonra Tebrize giderken Bayburt'un fethi için vezirlerinden Bıyıklı Mehmet Paşayı göndermiş fetih 17 Ekim 1514 'de gerçekleşmiştir.
1553'de Şah Tahmasb'ın Bayburt üzerine karşı saldırısı da Osmanlıların galibiyeti ile sonuçlanmıştır. 1828’de Osmanlılar Yunanistan’la savaş halindeyken bunu bahane eden Çarlık Rusya'sı, Erivan Kontu Paskeviç yönetimindeki ordularıyla doğudan Osmanlı topraklarına saldırmışlardır. Serasker Osman Paşa'nın Hart’ta (Aydıntepe) topladığı Türk kuvvetleri ile General Burtsov kumandasındaki Rus kuvvetleri arasında 31 Temmuz 1829 günü çok kanlı bir savaş oldu. Türk tarafından 150 kadar şehit verildi. 1000 kadar da Rus askeri öldürüldü ve Ruslar yenildi. Ekim 1829 da Ruslar antlaşma gereği Bayburt'u terk ettiler ancak işgal sırasında kale içi mahallesi bir daha onarılmayacak ve içinde yaşanılmayacak biçimde tahrip edilmişti. Fransız gezgin Texie Rusların bu tahribatını anlatmaktadır. Bu işgalin acısı Bayburt’lu Zihni’nin ünlü koşmasında dile getirilmektedir.
Vardım ki yurdumdan ayağ göçürmüş,
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı,
Camlar sikeşt olmuş, meyler dökülmüş,
Sakiler meclisten çekmiş ayağı.
I.Dünya Savaşının başlarında Osmanlı bayrağı ile Karadeniz de dolaşan Alman Göben (YAVUZ) ve Breslav (MİDİLLİ) zırhlıları Rus limanlarını topa tutunca Ruslar aradıkları fırsatı tekrar buldular. 1 Kasım 1914 günü Rus Ordusu Doğu sınırlarımıza saldırdı. Rusların yanında İngilizlerde açıktan açığa Ermeni komitelerine destek sağlamış onları kışkırtmışlardı. Ermeniler kitlelerle halinde Rus taburlarında görev aldılar. İçeride kalanlarda sürekli Türklere saldırıyorlardı. 1915 de Türkleri arkadan vuran Ermenilerin toptan Irak’a zorunlu göçleri sağlanmıştır. Ancak savaşın sonunda dönenler daha düşmanca davrandılar. Bayburt Ermeni çetelerinin eline geçti. Bayburt'un en karanlık günleriydi bu günler. Bayburt 16 Temmuz 1916 da işgal edildi. Halk Ruslardan ve onların işbirlikçisi Ermenilerden çok zulüm gördü.
Yaşlı – genç, kadın – erkek demeden birçok insan "Taşmağazalar" a kapatılıp yakıldılar. Türk askerlerinin ve Bayburt halkının düşmana karşı 2 Mart 1916 da başlayan ve 5 ay süren Şanlı Kop savunması tarihe "İkinci Plevne Destanı" olarak geçmiştir. Bu savunma sırasında Bayburt halkının bir bölümü de Sivas, Tokat, Çorum ilerine göçmüşlerdi. Bayburt bu üzücü düşman işgalinde 18 ay, 4 gün kaldı. Kesin olarak kurtuluşunun tarihi "21 ŞUBAT 1918" dir. İdari yapısını uzun yıllar Sancak Merkezi olarak sürdürmüş olan Bayburt, 5 Aralık 1887 tarihinde özel Meclis kararıyla Erzurum’a bağlı bir kaza haline dönüştürülmüştür. Bayburt 1927 yılında Gümüşhane’ye bağlanmış ve nihayet 15 Haziran 1989 tarihli ve 3578 sayılı yasa ile il statüsüne kavuşmuştur.